ANAP: Her Sahada İlklerin Partisi..
Rahmetli Turgut Özal, sevabıyla günahıyla, benim kanaatime göre de daha çok sevabıyla, fakat Mesut Yılmaz gibi büyük günahlarıyla beraber, Dünya defterini kapadı. Onun artık dünyayla işi yok. Ama onun bıraktığı birtakım tortuların dünyada daha işi bitmedi.
Elbette herkes mahşerde hesap verecek. Bu başka, dünyevi yargıyı ilgilendirmeyen ve asla ertelenmez bir kategori. Ancak bazıları, milletin geleceğini sömürenler yaşarken de hesap vermeli! Hatta mümkünse millete karşı işlenen suçlar o insanlar yaşarken de yargılanarak belirlenmeli. Bu tipler tıpkı Naziler gibi takip edilmeli, görüldüğü yerde, yakalandığı yerde mimlenmeli ve bütün kainata karşı işlemiş oldukları insanlık suçlarının cezasını bu dünyada da görmeliler.
19 Nisan 2003'te yazmışız. Türkiye'de birden bire günde saatlerce elektrikler kesilmeye başlanmıştı. Ve sonra birden bire sıkıntı bitmişti. Ve yine o zamanlar günlerce "irtica" varken, birden bire irtica da bitivermişti. Bütün bu üçkâğıtları anlattığımız yazımıza "siz onları yürüyüşünden tanıyacaksınız" başlığını koymuşuz: "... sözünü ettiğimiz başbakan Elbette Tayyip Erdoğan değil. O başbakan ve bakanları şimdi Yüce Divan'a yürüyorlar... Siz onları yürüyüşünden tanıyacaksınız..."
Mesut Yılmaz en büyük tokadı halktan yedi. Yüce Divan'da aklansın isterse. Halk ona her seçimde bir Osmanlı tokadı vurdu. ANAP'a genel başkan olduktan sonra Yılmaz'ın kazandığı bir tek seçim hatırlıyor musunuz? Böyle olmasına rağmen masada ve perde gerisinde sürekli kazanan olmayı başardı. Hatta masada kazanmaya öyle alışmıştı ki, seçmenlerine "yarasalar" diyecek kadar ileri gitti. Ve son tokadı barajın altında kalarak yedi. Artık halkın içine dahi çıkamıyor, hatta Türkiye'de bile duramıyor. Almanya'da bir üniversiteye attı kapağı.
Helal olsun ANAP'a. Gerçekten büyükmüş. Cumhuriyet Tarihinde gerçekleştirdiği bir çok ilklerin yanında Yüce Divan'a giden ilk başbakanı da çıkardı!
FETHULLAH GÜLEN, İHTİYAR DELİKANLI...
Maalesef Türkiye Fethullah Gülen gibi bir karizmayı hazmedecek kadar büyük bir ülke değil. Belki de bu yüzden Amerika'da yaşamak zorunda hissediyor kendisini. Sağlık sebepleri önemli bir gerekçe, ancak odasında Türkiye'nin çeşitli yörelerinden getirilen toprakları koklayarak yaşayan, böylesi bir vatan sevdasını yüreğinde taşıyan bir insan için hiçbir gerekçe ülkesinden uzakta olmasına yeter gerekçe olamaz.
Hoca Efendi'nin ismi etrafında çıkarılan dedikodular, "ölüyor, şeker komasına girdi, bu yüzden Türkiye'ye dönecek" gibi yalan haberler onun Türkiye'ye dönmesini engellemek isteyenler tarafından çıkarılan dedikodular ve kötü temennilerden ibaret. Onun ölümünü dört gözle bekleyen şeytani çevreler var elbette. Ama onun daha uzun yıllar yaşayacağını, ölümünden kendilerine pay çıkaracak kadar adileşmiş kişileri bile şaşırtacak derecede uzun yaşayacağını ümit ediyorum, böyle dua ediyorum. Zaten kendisi de önceki akşam televizyona çıkarak sağlığı hakkındaki dedikoduları yalanladı. Ekranda hiç ölecek gibi bir adam gördünüz mü siz? Sizi bilmem ama benim gördüğüm tam bir ihtiyar delikanlıydı...
Bir gün Hoca Efendi etrafındakilere vahdaniyetten bahsediyordu. O arada orta yaşlı birisi durup dururken ona "Hocam siz olmasanız, ölseniz biz ne yaparız" deyiverdi. Hoca Efendi bir müddet durdu. Konuşmasının insicamının bozulmasına kızmıştı. Sonra sükunetle gülümseyerek "Ben olmasam ölürdünüz mahvolurdunuz" dedi ve şöyle devam etti: "Ben neden bahsediyorum, siz neler söylüyorsunuz. Ben vahdaniyetten söz ediyorum, siz bana neler soruyorsunuz, nelerle uğraşıyorsunuz. Hepinizi mezara koyarım Allah'ın izniyle. (Aniden soruyu soran kişiye dönerek) Hele sen bir öl, İzmir'in bütün camilerinde sela verdireceğim."
Hoca Efendi'nin ufkunu yakalamak gerçekten zor hadise. Hatta bizler için belki de mümkün olmayan bir şey bu. Ama biliyorum ve hissediyorum ki o bizi böyle de seviyor. Çünkü sevgi denilen şey karşılıklı olmalı.
O, etrafındaki bir kısmın ona sorduğu bazı sorulara cevap bile vermiyor ve tamamen ufka yöneliyor. Bir defasında bana nereli olduğumu sormuştu. Ben de "Aslen Çorumlu" fakat Ankara'da yaşadığımı söylemiştim. Bana "Çorum nasıl?" diye sordu. Ben de "Valla hocam son yıllarda çok iyi. İhracatı ithalatı ihracatı arttı, şehirde büyük bir ekonomik canlılık var..." diye cevap verdim. Bana döndü ve "Çorum'da hizmetlerimiz de iyidir" deyiverdi.
Bir başka yerde başka birisi Hoca Efendi'ye tarihi Menemen Hadisesi'ni sormuştu. Hocam "Hocam Menemen Olayı'nı bir de sizden dinlesek" dedi. Hoca Efendi de söze "Ben size bir Menemen anlatayım" diye başladı ve Bugünkü Menemen'i anlattı. Menemen'deki hizmetlerin güzelliğinden, inkişafından söz etti. Menemen'in tarihindeki o kötü olaydan hiç söz etmedi.
Ufuk insan. Sen çok yaşa! Dualarımız seninle. Yüreğimiz senin kalbinle birlikte aydan, güneşten yıldızlardan hatta bütün bunların hepsinin toplamından daha ağır gelir. Hiç bir yalan, hiç bir dedikodu, hiç bir şeytani plan bu ağırlığı yerinden oynatacak güce sahip değildir.
- tarihinde hazırlandı.