Röportaj mı Sorgu mu?
Türk medyası dindarlıkla uzun süre barışamadı. Özellikle ünlü ve dindar olmak büyük bir suç olarak görüldü. Sorgu gibi geçen röportajlarda kişi "ama alkol de alırım" diyerek kendisini hep 'garanti altına almak' zorunda kaldı. İrtica korkusunu bir kenara bırakan medyayı şimdi de cemaat fobisi sardı ve sorular adeta sorgular gibi. Fethullahçı mısın hadi itiraf et tadında başlayıp dozu artarak devam ediyor...
Genç ressam, Eliff Karadayı ile yapılmış bir röportaj. İsmi dindar bir ailenin kızı olduğunun habercisi. Röportaj da tam buradan başlıyor ardından da sorular sırayla geliyor. Mezun olduğu okullardan alınan işaretle sorgu başlıyor. "Dindar biri misiniz? Fethullahçı mısınız? Peki Fethullah Gülen'i seviyor musunuz? Alkol kullanıyor musunuz? Namaz,oruç?" Muhabir, ressamı, resimle olan ilişkisini anlamak yerine onun dindar kimliğini sorgulamayı dindarlığının sınırlarını ortaya çıkarmak için çabalamayı tercih ediyor. Son örnek bu ama ilk değil... Aslında medyanın genel alışkanlıklarından biri bir kez daha kendini en iğreti biçimde bu röportajda gösteriyor. Gazete sayfalarını geçmişe doğru çevirdiğimizde, ekranlara biraz dikkat kesildiğimizde amacını aşan, röportaj olmaktan çıkıp birer sorgulamaya dönüşen benzer manzaralara rastlamak hiç de zor değil.
Yaklaşık iki hafta önce Türkçe olimpiyatlarındaki konuşması üzerine yönetmen Sinan Çetin ile Ayşe Arman'ın yaptığı röportaja bir göz atalım. Arman, ardı ardına sorular yöneltiyor cevaplar alıyor ama sıra Sinan Çetin'in 'Fethullahçılığının' ölçüsünü anlamaya gelince soru üslubu değişiyor. Birden Arman, sorgu memuruna dönüşüyor. "Sen, Gülen cemaatine ne kadar angajesin ki, kefil olabiliyorsun?" diye sorabiliyor. Sanki meşruiyet kaynağı. Zamanın behrinde Acun Ilıcalı ile yapılan röportajda yöneltilen "Fethullahçı olduğunuz söyleniyor... Değil misiniz yani? Katıl bize dediler mi? Olabilir mi ileride?" gibi sorular da benzer anlayışın bir başka resmi.
Herşeyi sorarım kibiri
Örnekleri çoğaltmak hiç de zor değil. Kişinin dindar bir kimliğe sahip olması Türk medyasının uzun yıllar barışamadığı bir mesele oldu. Medyada yıllarca kişilerin dindarlığını afişe etmek için çabalarken, kişiler de dindarlıklarını sır gibi saklamaya çalıştı. Çünkü biliniyordu ki "namaz kılıyorum, alkol almıyorum" gibi açıklamalar medyada büyük manşetlerle amacını aşan bir sunumla kotarılıp sayfalarda yerini buluyordu. O dönemlerde "irtica korkusu" her an fırından çıkarılıp kişilerin daha kolay "irticacı" damgasını yediği dönemlerdi. O günlerden bu zamana gelindiğinde artık ben dindarım demek eskisi kadar suç sayılmıyor! Ama yine de röportaj verenin bu tür açıklamalarda dengeyi elden bırakmaması gerekiyor! Dindarım ama "namaz da kılarım, alkol de alırım" karışımı burada ortaya çıkıyor. Siyasetçi, sanatçı, futbolcu, televizyoncu kim olursa olsun kendini baskı altında hissedip çoğu zaman kendini olduğu gibi ifade etmekten itina ile kaçınmak durumunda kalıyor. Soru soranın her soruyu sorabilirim hakkını kendinde görmesi, onu daha sonra istediği gibi süsleyip sunabilmesi bunu birçok kişi için kaçınılmaz kılıyor.
Medyayı cemaat fobisi sardı!
Son dönemde "Dindar mısınız?" sorusu yerini daha çok "Fethullahçı mısınız?" sorusuna bıraktı. Bir zamanlar irtica fobisiyle kişilerin dindarlıklarını "ama alkol de alırım" düzeyine hapseden medya şimdi de bir bir röportajlarında kimlerin Fethullahçı olduğuna dikkat kesilmiş durumda. Zira irtica fobisi yerini cemaat fobisine bırakalı hayli zaman oldu. Bir ünlünün ismi cemaatle anılmaya başlanmışsa, ya da kazayla cemaatle ilgili olumlu bir şey söylemişse yandı! Yapılan ilk röportajda kendinin Fethullahçı olmadığına karşısındakini ikna edecek cevapları hazırlaması gerekiyor. Zira bunu başaramadığı takdirde soruların dozu artarak sorguya doğru gerçekleşen bir röportajla baş etmek durumda kalıyor.
Elbette ki bir röportajcı merak edilen her türlü soruyu karşısındaki muhatabına sorabilir. Bir kişinin dindar kimliği de cemaat mensubu olup olmadığı da merak edilebilir. Ama medyadaki genel eğilim soruları sorup merakları gidermek yerine karşıdaki kişiyi sorgulamaya dönüşüp, röportajcı objektifliğini aşıp başka bir yöne doğru gidiyorsa burada ciddi bir arıza var demektir. Zira sormakla sorgulamak arasındaki çizgiyi aşmamak gerektiğini unutmamak lazım.
- tarihinde hazırlandı.