Kaypak Zeminde Tartışmak
Terörist elbise giydi diye üryan dolaşmak veya cani yemek yedi diye diyete girmek ne ise söz konusu kişilerce kullanılan kelime ve terimlere karşı takınılan menfi tavır da aynı garabeti ifade ediyor. Belki de bu, daha oluşumun adı konulurken ümit edilen neticenin gerçekleşmeye başladığının bir göstergesi.
Aslında bu, adı Ali veya Veli olan katilden hareketle bütün Ali ve Veli'lerin katil olduğu sonucuna varmaktan farksız.
Şunu da unutmamak gerekir; ad ve unvanı ne olursa olsun iyilik her yerde iyidir ve takdir görür. Kötülük de her ne kadar yaldızlı paketlerde takdim edilirse edilsin kötüdür. Hırsızlık, talan, yalan gibi fiillere istenildiği kadar süslü ambalaj yapılsın sonucun kötü olmasının önüne geçilemez. Bugünlerin en önemli gündemi, hiç şüphesiz ki Hizbullah. Adında Allah lafzı geçiyor diye onu dine yamamak elbette imkansız. Allah'a inanma noktasında gemiyi kaçıran nice Abdullah'ın cennete giremediği gibi dinde mücerret isimlendirmenin kazandıracağı bir kolaycılık yok. Önemli olan fiil… cennete de cehenneme de girmeye sebep isim değil ameldir. Gündemdeki Hizbullaha başkaları istedikleri kadar Hizbullah desinler o, Hizbülvahşet olmaktan kurtulamaz. Bu ayırımı daha ilk günden ortaya koyup tavrını belirleyen de yine Zaman olmuştur. Bu aynı zamanda, zamanı iyi okumanın bir gereğidir. Ortaya çıkartılan yönüyle bile insanı insanlığından istikrah ettirecek fiillerin odaklaştığı zifiri karanlık, bir o kadar da girift bir nokta. Ancak kendilerine bu adı vererek, dini bir kisveye bürünüp onu kötü emellerine perde yapmak isteyen bir grup kanlı vampir bu adı kullandı diye Hizbullah kelimesine düşmanlık beslemek de ayrı bir dengesizlik ürünü. Zira sonuçta bu, bizi en temel değerimiz olan Kur'an'la karşı karşıya getirir.
Gündemde kar yağışı var diye evlerimizi buzhaneye çevirmenin mantığını anlamak mümkün olmasa gerek Öyleyse gündemin dışına çıkarak Hizbullahın ne anlama geldiğini anlamaya çalışalım:
Öncelikle bu, iki kelimelik Arapça bir terkip. Terkipteki Allah kelimesini herkes anlayabilir. Esas anlaşılamayan veya illa da yanlış anlaşılmak istenilen taraf da, Allah kelimesiyle izafet yapılan hizb ifadesidir ki, parti, cemaat, grup, taraftar gibi anlamlara gelmektedir. Öyleyse bu kelimenin Türk diline kazanımı, Allah'ın istediği ölçüler içinde bir hayat yaşayan Allah taraftarı, Allah cemaati, Allah partisi veya Allah grubu şeklinde olacaktır. Hizbullah kelimesi Kur'an'da birkaç yerde geçmekte ve gerçek kurtuluşun, gönlünü Allah'ın mesajlarıyla doldurmuş, önündeki karıncayı bile incitmemek, suyunun başındaki kuşu dahi ürkütmemek için hareketlerine azami dikkat gösteren en samimi mü'minler yani Allah dostları için geçerli olduğunu bildirmektedir. Hizbullah kelimesinin mukabili olarak Kur'an'ın kullandığı terim Hizbuşşeytan yani şeytan taraftarı, şeytan yandaşıdır.
Anlaşılan gündemde bir anlam kayması yaşanmaktadır; böylesi kaypak bir zeminde ise Allah'a hakkıyla kul olanlarla şeytanca oyunlar peşinde koşturanlar iyi takip edilmelidir ki, sıfatlar kimseyi yanıltmasın. Gelelim sadede: Bugün herkes din eğitiminin doğru ve birincil kaynaklardan verilmesi gerektiğinde müttefik gözüküyor. Aksi halde ortaya çıkabilecek sonuçları zaten gündemin canlılığı ifadeye yeterli. Sapla samanı karıştırıp evrensel hitabı günün kısır çekişmelerine alet etmek için gündeme taşımak isteyen çarpık anlayışların varlığını gördükçe, bir ilahiyatçının derste veya bir vaizin kürsüde nasıl bir Kur'an dersi vereceğini işin doğrusu algılamakta zorlanıyor insan. Burada maksat, işlenen fecaatların üzerine gidip köklerini kurutmak mı, yoksa emanet ve ariyeten taşıdıkları ünvan ve isimleri kullandı diye ezeli ve ebedi kelam Kur'an ve O'nun ifadelerini tercüme edip insanlara anlatmak isteyen gönül sultanlarına saldırmak mıdır?
Bir vaizin en tabii hakkı, camide Kur'an anlatmak iken buna karşı takınılan tavrı anlamak zor olduğu gibi anlatmak da hiç kolay değil. Gündemdeki Hizbullah, birkaç senenin sanal bir ürünü. Allah cemaati anlamındaki Kur'an'ın Hizbullah'ı ise yüzyıllardan beri var. Dolayısıyla bu da, asırlardan beri vaaz ve irşad kürsülerinin tabii konularından biri… Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi'nin de yaptığı bu değil mi?
Madem birilerine sormak zorunuza gidiyor, en azından meal veya tefsir kitaplarına bakmak da mı zordur? Bir zamanlar, medyaya da ilahiyatçı danışman konusu gündeme getirilmişti. En azından dinle ilgili çıkacak bir haberde muhtemel yanlışlar düzeltilir ve zaten gündem bombardımanına maruz kalan halkın kafası yalan yanlış bilgilerle meşgul edilmezdi. Hüsnü kabul görmeyen o düşüncenin ne derece haklı olduğu bugün daha net anlaşılıyor.
İnsan biraz da acımadan edemiyor: adını Cumhuriyet'ten alan bir ceride manşet haber yaparken, en azından Arapça bilen bir ilahiyatçıya danışmayacak kadar tutucu, bir o kadar da mürteci olabilir mi? İşin özü, terkipteki hizb kelimesini anlamayana hizbullahı anlatmak mümkün görülse de Allah lafzına takılanlar için sanırım fazla mesai kaybetmemek gerekiyor.
- tarihinde hazırlandı.