"Uyu Anadolu!.."
Bayramda da çalışıyoruz...
Neyse ki tempo daha düşük...
Bu da, sonraya bıraktığımız kitapları okuma imkânı sağlıyor, bize.
Bugün iki kitap...
İlki...
Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'ten: Uyan Ankara!..
Piyasada yok. Sayın Bakan hediye etti...
Bilmem, Ankara uyumakta mı?..
Bence değil...
Esas Ankara uyumuyor...
Aksine...
0 Ankara bala, kaymağa bulanmış, ha bire parmak yalıyor...
Uyuyan biziz...
İktidardakilerin, muhalefetteyken yazdıklarını okuyoruz böyle...
Bakın...
Kitaba alınan makalede o dönemlerden...
Van Milletvekili Hüseyin Çelik...
Bakan değilken...
Bir yazmış ki...
Bakın ne:
'Bir insanın dindar olmasını, namaz kılmasını, mazbut bir hayat tarzına sahip olmasını mürtecilik olarak vasıflandıranlar, aslında irtica maskesi altında, İslâm dini ile savaşıyorlar.
Bunu söylediğimiz zaman, elhamdülillah biz de Müslüman'ız, camiye gidenlere kimse bir şey diyor mu' diye başlarlar.
Ona bakılırsa, Suriye'de, Tunus'ta da camiler açıktır.
Köylü Mehmet Efendi, camiye gidip, şapkasını ters çevirip namaz kılarsa bir problem yok. Köylü Ayşe'nin, Fatma'nın başını örtmesine de bir şey diyen yok.
Ama üniversite öğretim üyesi namaz kılarsa, hele hele hanımının başı kapalı olursa, bu irticai bir tutum olur.'
Kaptırmış. Van Vekili Çelik...
Gidiyor, böyle:
'Üniversite hocasının bara, pavyona gitmesi içip içip sızması, okey briç salonunda vakit tüketmesi hatta diskoteklerde eğlenmesinin hiçbir mahzuru yoktur.
Öğretim üyeleri mason locasına katılabilir, gayri resmi gay kulüplerine de katılabilirler. Bunların hiçbir mahzuru yoktur. Çünkü bütün bunlar birilerine göre çağdaş yaşama biçiminin gereğidir.
Ne var ki, bir öğretim üyesi manevi haz duyduğu bir dini sohbete katılırsa, bir vakfın çatısı altında dini veya ahlâki bir kanunun müzakeresinde bulunursa, resmi ideolojinin herhangi bir tarafını tenkit ederse, işte o tehlikeli bir adamdır ve derhal kafası koparılmalıdır.
Hele hele, Fethullah Hoca'nın teşviki ile kurulan bir üniversitede çalışıyorsa, onun affedilir tarafı yoktur!..
Yazıklar olsun, binlerce kere yazıklar olsun.
Hele Fethullah Hoca'nın suçlarını saymakla bitiremezsiniz.
Hocaefendi; senin başka işin mi yok.
Kin ve nefret yerine hoşgörü ve diyalogdan söz ediyorsun.
Dinler ve mezhepler arası kavgayı körükleyeceğine, müşterekleri ve sempatiyi ön plana çıkarıyorsun.
Devrimci, yıkan, döken, elinde bıçak, belinde bıçak bir nesildense, tamir eden, elinde kalem kalbinde iman, vatanperver bir gençlikten söz ediyorsun. Sonra, Allah, Peygamber, hak, hukuk, Ebu Bekir, Ömer, sahabe, sahabe ahlâkı diyorsun.
Bunlar bazı beylere göre çağdaş şeyler değil ki...
Sonra bankalar kurup içini boşaltmak varken, kaptı kaçtı şirketlerle devleti soymak varken... Rüşvet verip, ihaleler almak varken, muhterem hoca efendi, okullar açmak, dershaneler açmak, radyo ve televizyonlarla ülke insanına edep, namus, vatan, millet, devlet telkinlerinde bulunmak, yurtlar açıp gariban Anadolu çocuklarını fuhuştan, uyuşturucudan, her türlü şer güçten koruyarak barındırmak senin neyine.
Sonra bunlar yetmemiş gibi, bunları dünyaya yayıyorsun.
Mesela, Özbekistan'da okul açacağınıza, orada 70 küsur yıl komünizmin esaretinde perişan olan Özbek kardeşlerimizin gönüllerince eğlenebilecekleri bir eğlence yeri açamaz mıydınız?'
Evet...
Uyan Ankara!..
Bunları yaza yaza yürüyorsun iktidara...
Menzile vardığında...
Bakıyorsun ki...
Aslında...
'Uyumuyor Ankara!..'
Ankara'nın uyumadığını yakinen gördüğünde...
Çaren teke iniyor: 'Avutmak, uyutmak Anadolu'yu!..'
Evet, evet...
İyisi mi sen...
Uyu Anadolu!..
Her gün bir havuç!..
İlki böyle...
İkinci kitap, bayram boşluğundan istifade...
Motivasyon yani gaza getirme uzmanı Chester Elton'ın 'Günde bir havuç' adlı çalışması, 200 binden fazla yapılan görüşmelerden çıkan sonuçları yansıtıyor.
Kitabın ismi, simgesi, kahramanı olarak öne çıkan 'havuç', özetle 'teşekkürü ifade etmekte. Bir işverenin, yöneticinin astlarını motive etmek için kullanabileceği en önemli vasıta: 'Teşekkür!..'
Para mı daha önemli, takdir edilmek mi?..
İlk bakışta, çoğu zaman tek hedef olduğu düşünülen paranın değil de, 'robot çalıştırmadığımızın' delili olarak 'değer verilmenin' önemli olduğunu söylüyor, Elton...
Maaş artışı motivasyon kaynağı mı?...
Bir yere kadar evet...
'Verilen değerin' bir göstergesi.
Ancak...
Çok daha farklı ve duruma göre çok daha önemli motivasyon kaynaklarına ihtiyaç duyuyor, çalışan...
Ne kadar önemli roller üstlendiğini bilse de, bunun üstleri tarafından da bilindiğini somut olarak görmek istiyor.
Üstlerinin bunu bildiğini bilse bile, 'teşekkür' istiyor.
Sıkça sözle, bazen de 'yazılı belgelerle' takdir edildiğini anlamak istiyor.
Motive eden uygulamalar...
Hastalandığında üstleri tarafından aranmak, çalıştığı ortamın kendisiyle birlikte aile fertlerine de değer verdiğim somut olarak görmek istiyor...
Günde bir havuç...
Her gün en azından bir teşekkür...
Elton'ın tavsiyesini bir uygulayayım, hele!..
- tarihinde hazırlandı.