Bir Popüler Kültür Analizi Gülen Cemaati Nasıl Güçlendi?

Türkiye'de hemen herkesin kafasında olan isimdir Fethullah Gülen. Seveni de çoktur sevmeyeni de... Bazı insanları korkutuyor da ama bugünün Türkiye'sinde hemen herkes hangi tavırda olursa olsun, onu ve cemaatini mutlak düşünüyordur. Kendimden biliyorum; karşı olmak ve sevmek kamplaşması içine girmeyip de anlamayı istediği halde anlayamadığı, bir fenomenden anlayamamaktan kaynaklanan ürküntü yaşayanlar da var.

Örneğin; bizler cematin çok güçlü olduğunu, daha da güçleneceğini hissediyoruz  fakat bunun nasıl olduğunu, bu gücün nereden kaynaklandığını tam anlayamıyoruz.

Tabii ki bizim anlayamadığımız güçlü manevi bağlantılar muhakkak vardır ama bu cemaatin Türkiye'de hızla bu kadar fazla kendisini seven ve güvenen insana ulaşabilmesi de en azından ilginç.

Ben din ya da teoloji uzmanı değilim ama cemaati, onu sevenleri açısından özel yapan noktanın sadece din yorumları ile bağlantılı olmadığını tahmin ediyorum. Meseleye genelde böyle bakanlar çoğunlukta bulunduğundan, cemaate direkt karşı olanlar, bu aşamada cematin para gücünü ve bunu 'kendi amaçları' için kullanmasını ön plana çıkarıp tavır alıyor.

Ben cemaatin bu topraklardaki manevi gücünün bu açıklamalardan hiçbirisiyle tam olarak açıklanamadığını düşünüyorum.

Kalpleri fethetmek zorunda olan bir söylemin, bu kadar hızlı ve yaygın biçimde bunu nasıl başardığını anlamak için, ben mutlaka kalpleri tutmaya yardımcı olacak bir popüler kültürel bağlantı kurulması gerektiğini düşünüyorum.

Yaklaşık 30 yıldır kafamı meşgul eden bir meseleyi çözmeye başlayınca bu bağlantıyı da daha net görmeye başladığımı düşünüyorum.

Bugün anlatacaklarım yeni konular değil. 'Peki öyleyse neden anlatıyorsun?' diye sorarsanız ben de 'Hatırlamak' için derim.

Bugün bize karmaşık gelebilecek bazı ilişkileri ve gelişmeleri daha iyi anlayabilmek için bazı konuları hatırlamamız ve bilgileri daha derli toplu gözden geçirmemiz gerekiyor.

'Ağlayan Çocuk' posteri

Bundan 30 yıl kadar önce, Türkiye'nin hemen her yerinde karşımıza çıkan, nereye bakıyorsak orada mutlaka bulunabilecek bir poster vardı. Gözünde bir damla yaşla bize bakan bir oğlan çocuğunun görüntüsü bulunuyordu o posterde. Eminim ki görünce 'Hah hatırladım bunu' diyeceksiniz. Çünkü hepimizin kolektif bilinçaltına yerleşti bu görüntü.

Benim aklımda yer etmiş olan bu konuyla en derin analizi Murat Belge, 4 Ocak 1980'de yayınlanan Demokrat gazetesinde yapmıştı.

Belge, bu posterdeki çocuk görüntüsünün insanları neden böyle etkilediğini anlamak için uğraşmış yazısında. 'Bizim toplumsal hayatımızda neyi temsil ediyor bu poster?' diye sorduktan sonra her zaman olduğu gibi belirli bir kalite düzeyini tutturarak yazan Belge'nin kendi sorusuna nasıl yanıtlar vermeye çalıştığını yazıdan alıntılar yaparak göstereceğim.

İşin ilginç yanı konu üzerinde hayli kafa yoran Murat Belge'nin, bu posterin Gülen cemaatine yakınlığı ile bilinen ve 1 Şubat 1979'da yayın hayatına başlayan 'Sızıntı' dergisinin ilk kapak resmi olarak basıldığından hiç söz etmemesidir. Çünkü posterin toplumda bu kadar hızla yayılıp benimsenmesinin temelinde Gülen cemaatinin de etkisi olduğu neredeyse    kesin gibidir.

Arabesk kültürün klasik yayılma yolu olan uzun yol araçlarının arka camına asılarak Anadolu'ya yayılan bu poster, halkı derinden etkilemiş, onlar bu çocuk resmini hayatlarının damarına dokunan bir şeylerin sembolü olarak düşünmüş ve kabul görmüştür. Bu çok ilginç bir süreçtir. Gülen cemaati bu posteri insanların kalbine ulaşmak için kullanmıştır.

Lütfen bunu bir komplo teorisi olarak düşünmeyin. Çünkü posteri kapak resmi yapan 'Sızıntı' dergisinin o birinci sayısında, Fethullah Gülen'in    'M. Abdülfettah Şahin' takma adıyla yazdığı 'Bu Ağlamayı Dindirmek İçin Yavru' başlıklı yazı da var elimizde. Bundan da alıntılar yapacağım ve sembollerin bağlantı kurmada nasıl kullanılabildiğini siz de açıkça göreceksiniz.

Ama ilk önce Murat Belge'nin konuyla entelektüel boğuşmasını yaptığı yazıdan alıntılar vereceğim.

Murat Belge'nin yazısı

Küçük bir oğlan çocuk, gözünden yaş damlıyor, duruyor öylece. Otobüslerde var, kahvede var, biz aydınların biraz seyrek gittiği evlerde var.

Neyi temsil ediyor bu resim?

İlk akla gelen cevap bu çocuğun öksüz olması. Türkiye'de öksüze karşı daima acıma duyulur; öksüz halk kültürünün bilinen ana tiplerinden birisidir.

(...)

Türkiye halkı çocukları karşısında suçlu bir halktır. Çocuk karşısında insanlarımızın paradoksal bir tavrı vardır. Biz bir yandan çocuk severiz. İnsanlar soyut olarak çocuğu sevmektedir... Garip biçimde herkes başkasının çocuğunu sever bizim toplumda.

Somut çocuk sevgisini başkalarının çocuğu ile yaşarız, kendi çocuğumuza sevgimiz soyuttur. Toplumumuz genellikle çocuklarına karşı suçlu bir toplumdur.

Kimsenin çocuğu olmayıp da herkesin çocuğu olabilecek (bizimkinden çok komşunun çocuğunu andıran bir çocuk) gözü yaşlı duruyorsa bu çocuk bilinçliliğinin çok derin mahzenlerinde uyuklayan duyguları uyandırılabilir. Bizi doğrudan suçlamaksızın suçluluğumuzun bir affettirme aracı olarak alıp evimize getirdiğimiz, nereden geldiğini bilmediğimiz, 'insanlık işte' gibi laflarla geçiştirdiğimiz gözyaşını da bizden en santimantal yollarla koparan bu çocuk elbette popüler olacaktır.

Yazının tam tadını alabilmek için elbette tümünü dikkatle okumanız gerekiyor. Bu yazı Belge'nin 'Tarihten Güncelliğe' adlı kitabında bulunabilir.

Evet; Belge posterin neden çok beğenildiğini anlamaya çalışıyor. O nedenle posterin cemaatin elinde ne işlevler gördüğü konusuna hiç girmemesi de normal sayılabilir.

Bir de Fethullah Gülen'in yazısını okursak, cemaatin bu çocuk resmini nasıl algıladığını ve anlamlandırdığını daha net görebiliriz.

Fethullah Gülen ne yazmıştı?

1 Şubat 1979'da yayınlanan bu yazının başlığı 'Bu Ağlamayı Dindirmek İçin Yavru'.

'Senin için bu yola atıldık. Acılarına ortak olmak ızdıraplarını dndirmek gönlünü abad etmek için. Bize gönül koyma, aheste-revlik ettik, vaktinde imdadına yetişemedik. Ama inan sinemizde hep Yakup'un gadri efganı hüküm olduğunu her gördükçe perişan kakul'ün kalbimde dağılıp büküldü, gözlerim doldu. Her feryadıma senin türkünden bir nağme katıp destanını dile getirmek istedi isem de iniltin içimi yaktı derdin gözümde büyüdü içim burkuldu

(...)

Dün bugünü doğurdu ve bugün ne olacağı belirsiz yarınlarını hazırlamakta. Yolların ayrımındasın şimdi yavrucuk. Şimdi bana müsaade et de şu badirede Bahadır'ın olayım.

Fevkalade bir yazı üslubu... Bunu kıskanarak söylüyorum. Yazı çok güzel, çünkü kalpten yazılmış.

Gülen cemaatinin toplumda hızla güçlenmesinin popüler temellerini belki şimdi biraz daha iyi anlamışsınızdır.

Ve cemaatin açtığı okullarda fakir çocuklar okutmasının, bu kapak resmi ve Fethullah Gülen'in yazısı bağlamında insanlar tarafından nasıl algılandığını, hissedildiğini de anlamış olmalısınız.

Bazı insanların 'hayır işi yapmak' diye basitleştirerek anlatabileceği fakir çocukları okullarda okutmak, cemaat tarafından poster ve bu yazı doğrultusunda hepimizden farklı anlamlar yüklenerek algılanıyor.

Belki de okullar kurmaya bu nedenle çok önem veriyorlar.

Bir son nokta da; kasetlerinden gördüm, Fethullah Gülen, insanlara yaptığı konuşmalarda sıkça ağlıyor. Yukarıdaki yazıyı okuduğunuzda onun gözünden akan yaşın, posterdeki çocuğun gözündeki yaşı dinleyenlere hatırlattığını görmek pek de zor olmasa gerek.

Yoksa lanetli mi?

Bu poster, sadece Türkiye'de değil dünyada da çok popülerdi. Şili, Santiago'da bir 'Cadılar Günü' partisinin afişinde bu poster kullanılınca ortalık toz duman olmuştu. Şili Medyumlar Birliği, 'Ağlayan Çocuk' tablosunun 30 yıldır dünyada lanet saçtığını ve Şili'de en az 80 kişiye uğursuzuk getirdiğini söyleyerek tablonun yasaklanmasını istedi.

İngiltere'de 1980'li yıllarda ortalıkta dolaşan bir şehir efsanesine göre bu tablonun bulunduğu evlerde yangın çıkıp, her şey kül olsa bile bu tablo hiçbir zaman yanmıyordu.

İtfaiyeciler bu nedenle o yıllarda bu tabloyu evlerine sokmazlardı. 1985'te 'The Sun' gazetesi bir kampanya düzenlemiş, okuyucularını bir meydanda toplayarak tabloyu yaktırmıştı.

Bu tür şehir efsaneleri beni şu anda ilgilendirmiyor ama 'Ağlayan Çocuk' efsanesi Türkiye'de nasıl algılanmış ve Gülen cemaati bu posteri nasıl anlamlandırmıştı? İşin bu yanı bence çok daha ilginç ve günümüzde olan biteni de hayli açıklayıcı.