Dinlerin ve Diyaloğu
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz, Papa'yla görüşmesinden sonra CNN TÜRK'e açıklamalar yaptı. Ben de kendisine telefonla ulaştım. Öğrenmek istediğim konu, bu "diyalog"un niteliğiydi: Diyalog iki dinin kurumları arasında bir tür 'diplomatik ilişkiler'le sınırlı mı olacaktı, yoksa, ilahiyat (teoloji) alanında da 'diyalog' geliştirilecek miydi?
Diyanet İşleri Başkanı Yılmaz'ın cevabı:
İlahiyat alanında da diyalog kurulacak. İslam ve Katolik ilahiyatçılar karşılıklı çalışmalar yapacaklar...
Bunu son derece önemsiyorum. Hatta iki dinin tarihinde bir dönüm noktasıdır. Çünkü, ilahiyat bilgini Montgomery Watt'ın ve bizde tarihçi Ahmet Yaşar Ocak'ın önemle vurguladığı gibi, tarihteki çok kısa süreli Endülüs ve Sicilya örneklerinin dışında, iki dinin ilahiyatları arasında diyalog olmamıştı.
Hatta aynı imparatorlukların bayrağı altında yan yana yaşarken bile iki dinin bilginleri arasında polemik bile görülmemiştir. Bu içe kapanmadan en çok İslam düşüncesi zarar görmüştür.
Diyalog ne demek? Önce 'ötekini' öğrenmek, saygıyla karşılamak ve fikir alışverişinde bulunmak demek...
Diyanet İşleri Başkanı Yılmaz, Vatikan'ın Diyalog Dairesi Başkanı Kardinal Arenzi ve Doğu Kiliseleri Başkanı Sylevestrini ile görüşürken şunları söylemiş:
Diyaloğu tabana da yayalım. Bizde köydeki bir din görevlisi de kitaplı dinlere özel saygı göstermek gerektiğini, Hz. İsa'nın hak peygamberlerden biri olduğunu anlatır. Benzer bir anlayışı sizlerden de bekleriz. Hz. Muhammed'e karşı düşmanca önyargılar artık tabanda da terk edilmelidir.
Montgomery Watt gibi saygın bir Hıristiyan bilgesi de "Islam and Christianity Today A Contribution to Dialog" adlı kitabında aynı tezi savunarak karşılıklı önyargıları eleştirir.
Yüksek düzeyli Hıristiyan ilahiyatçılarında İslam'a karşı eski düşmanca önyargılar hayli terk edilmiş olmakla birlikte, 'tabanda' bir alt kültür olarak devam etmektedir. Türkiye'nin Batı'yla ilişkilerindeki sorunlardan biri bu önyargılardır.
O bakımdan önce 'sivil İslam'dan Fethullah Gülen'in, şimdi 'resmen' Diyanet İşleri Başkanı Yılmaz'ın başlattığı bu diyalog girişimi son derece olumludur.
Papa, Yılmaz'la görüşmesinde Atatürk'ü övmüş, Türkiye'nin güçlü bir devlet olduğunu belirtmiş. Polonyalı (Lehistanlı) Papa, Yılmaz'a Osmanlı'dan da bahsetmiş:
Osmanlı'nın Lehistan'a yardımlarını takdirle anıyorum...
Slav ve Cermen baskısına karşı Lehistan'ı korumak Osmanlı'nın Avrupa siyasetindeki temel ilkelerinden biriydi... Evet artık tarihlerde pozitif bulacağımız yönleri de karşılıklı olarak görmeliyiz.
İslam düşüncesinin Hıristiyan tecrübesinden öğreneceği şeyler de vardır: Batı Hıristiyanlığı sanayi toplumunu yaşamıştır, bilgi toplumunu yaşamaktadır. Bu yeni toplum tiplerinin dinler için yarattığı sorunların, değişimlerin ve imkanların tecrübesine sahiptir. Doğu'da İslam da laiklik de tecrübelerle yeni karşılaşmaktadır. Politik İslam da radikal laiklik de bu tecrübesizliğin ürünleridir.
Öte yandan Türkiye er geç Avrupalı olacaktır. İki dinin mensupları daha yoğun ekonomik, sosyal ve kültürel ilişkilere girecektir. Bunun kültürel şoklarını önlemek için de "diyalog"un geliştirilmesi yararlı olacaktır.
Bu konu üzerinde zaman zaman duracağım. Yılmaz'ı girişiminden dolayı kutluyorum.
- tarihinde hazırlandı.