Ecevit Haklı

Laiklik konusunda Fransa'da Üçüncü Cumhuriyet'in en keskin laikçi başbakanlarından Gambetta'nın ünlü sözü!

- Klerikalizm, işte düşman!

'Kilisecilik' demek olan 'klerikalizm'i bizde "dinci" diye çevirmek mümkün.

Gambetta'nın bu sözleri Fransız Radikallerinin laikçilik anlayışının simgesi olarak tarihine geçmiştir!

Katolisizme göre, sadece ruhani olarak değil, siyasi meşruiyet olarak da üstün otorite "Roma'daki Papa ve onun büyük kızı Fransız Kilisesi" idi.

Bu, Cumhuriyet'in sadece "laiklik" değil, "milliyetçilik" ve "milli hakimiyet" ilkeleriyle de çelişiyordu.

Radikal Başbakan Gambetta Katolisizmi içerde ezmeye çalışırken, dışarda "klerikalizm"i yani kiliseyi, kilise okullarını, kilise vakıflarını bütün gücüyle destekliyordu! Neden? İşte Gambetta'nın cevabı:

Bizim anti - klerikalizmimiz ihraç edilmek için değildir! (Bkz. Robert Gildea, France 1870 - 1914, sf. 49)

Ünlü 'revizyonist' tarihçi Gildea'nın belirttiği gibi, laikçi Fransa, dünyada nüfuzunu genişletmek için kolonyalizm siyaseti gütmüş ve kilisenin misyonerlik örgütlerini desteklemiştir.

"Laik Cumhuriyetin kolonyal yayılmasının en önemli simalarından biri Cezayir Başkardinali Lavigerie idi. Papa tarafından 'Kartaca ve Tunus Papalık Yönetici'si olarak Cezayir'e atanmıştı..."

Yani bizim Diyanet görevlileri gibi memur değil... Tamamen devlet hiyerarşisi dışında, hatta Papa tarafından atanmış... Fakat Fransız olduğu için, Kuzey Afrika'da İtalya'nın değil Fransa'nın nüfuzunun yerleşmesine yardım ediyor. İngiltere de Protestan misyonerleri destekliyor. (Sf. 49 - 50)

Bugün Kuzey Afrika'da Fransızca ikinci resmi dildir!

Gildea'ya göre, o dönemin Fransasında laiklerin "Cumhuriyet tehlikede!" endişesi gerçekçi değildi, "iktidar tekelini ellerinde tutmak için kullandıkları bir retorikti." (Sf. 75)

Ama, 'iç düşman' ilan ettikleri "klerikalizm"den "milli hedefler" için yararlanmayı bilecek kadar akıllıymışlar.

Ecevit, bir entelektüel olarak daima bizim resmi ideolojinin toplumsal dinamikler konusundaki dar kafalılığından yakınmış, halkla anlaşmaya önem vermiş, bu arada "dine saygılı laiklik" kavramını geliştirmiştir. İşte bu Ecevit 1970'lerde ve günümüzde solu birinci parti yapmıştır.

Ecevit, Fethullah Gülen olayına bakarken de özellikle yurtdışındaki okulların Türk dilini, kültürünü ve Türkiye'nin nüfuzunu yaymak için son derece yararlı olduğunu takdir etmektedir.

"Analitik düşünce" de, topyekün yargılar yerine böyle analizler yapmayı gerektirir.

Din her toplumda "cemaat" (community) dayanışması olan yapılanmalarla ve derin bir "hayır işleme" duygusuyla var olur. Bu sebeple her dinin misyonerleri "memurlar"dan daha motivasyonlu olurlar. Mesut Yılmaz'ın bu konuda "sosyolojik boyut"un önemini vurgulaması da son derece isabetlidir.

Herhalde Ecevit, Bahçeli ve Yılmaz okul kapatmak, hele de dışarda bu okullardaki ay yıldızı indirmek için iktidara gelmediler! Denetim mi? Elbette!