Bir Abant magazini

Abant Platformu, 25'inci toplantısını Gaziantep'te yaptı.

Kimi bunu, 25'inci yıl olarak algıladı, öyle konuştu ama mahsuru yok...

Demek ki, 14'üncü yılında çeyrek yüzyıllık bir algı oluşturmuş.

Bir uçak dolusu insan, Gaziantep'e adeta çıkarma yaptı.

İğneden ipliğe iyi organize edilmiş bir programdı, hakkını verelim. Bunda, Gaziantep'in yüz akı Zirve Üniversitesi'nin katkısını da atlamayalım.

Rektör Profesör Adnan Kısa önderliğindeki üniversite, hemen her şeye koştuğu gibi, muazzam kampüsü ile parmak ısırttı.

Dünya kalitesinde bir eğitim kenti kazandırıyorlar, Gaziantep'e... Tesisleri, yaşam alanları ve kampüse bakan devasa konut projeleri ile adeta yeni Bilkent kuruluyor, haber vereyim.

Birand klasiği

100'e yakın katılımcı içerisinde kuşkusuz en renkli isim Mehmet Ali Birand'dı. Gezinin yıldızıydı. Adım başı yolu çevrilip röportaj yapıldı, hayranları hatıra fotoğrafı çektirdi. Aman nazar değmesin, çok zinde ve enerjikti. Turp gibi görünüyordu.

Oturumların da en renkli ismiydi. Sorulması gerekenleri sordu, bildik sıkıcı panel atmosferini dağıtan kişi oldu.

Oturum demişken... Abant Platformu'nun gündemi Arap Baharı'ydı.

Eksik yazmayalım: "Arap Baharı"ndan sonra Ortadoğu'nun geleceği ve Türkiye.

Hatırı sayılır Arap, Amerikalı, İsrailli ve çeşitli ülkelerden yabancı gazeteciler, akademisyenler, strateji veya düşünce kuruluşu temsilcileri Gaziantep'te toplanmıştı.

Ciddi tartışmalar oldu.

Bahar değil uyanış!

En büyük itiraz Arap dünyasındaki gelişmelere "Arap Baharı" denmesine oldu mesela. Bu adı Batı verdi, "Arab Spring".

"Spring" Türkçe'ye "bahar" olarak çevrildi.

Oysa... Batı jargonunda bunun, "uyanış" anlamında kullanıldığına atıf yapıldı... vesaire... Toplantılarda Arap katılımcıların ciddi baskınlığı vardı.

Öyle ki, Türk konuşmacılar Mısır, Libya, Tunus ve Suriye'deki olaylara isim vermekte bile zorlandı. "İsyan" deseler olmuyor, "kalkışma" deyince itirazlar yükseliyor, "devrim" demeyi kimse içine sindiremiyor, filan...

Şurası çok açık ki, Araplar yaptıkları ile gurur duyuyorlar. Ne Türkiye'nin ne de Batı'nın kendilerine ağabeylik yapmasını, müdahale etmesini istemiyorlar. Yanlarında olalım, yeter.

Al sana asimilasyon!

Cuma akşamı İstanbul Çırağan Sarayı'nda akşam yemeği ve ilk oturumla başlayan toplantı, tüm hafta sonu Gaziantep'te bu konular etrafında geçti. Türkiye'nin Kürt meselesine ve teröre sıra gelmedi. Kürt demişken... Bir yerde geçti.

Son gün... Zeugma Müzesi'ne uğradık... İki bin yıllık mozaikleri hayranlıkla dolaştık. Ve gezinin esprisini Kadri Gürsel burada patlattı.

Kürt kökenli yazar Ümit Fırat'a yaklaşıp mozaiklerdeki efsanevi karakterleri işaret ederek, noktayı koydu:

"Bunlar Roma'nın asimile ettiği Kürtler!"