Günümüz MTTB'lileri

Geçen Pazar günü; son derece başarılı bir organizasyon olan, "Türkçe Olimpiyatları"nın ödül törenindeydim.

Aslında bu olimpiyat için özel bir, ya da birkaç yazı yazmak gerekir ama, bugün için vaktim yok. Belki ileride, daha genişliğine birkaç yazı yazarım.

110 dünya ülkesinden, yüzlerce Türkçe öğrencisinin katıldığı bu olimpiyatlarda, çok çeşitli alanlarda ödül verildi. Öğrencilerin yanı sıra; edebiyat ve düşünce dünyamızın önde gelen şahsiyetlerine de ödül verildi. Karamanoğlu Mehmet Bey, Ali Şir Nevai, İsmail Gaspralı gibi önemli isimler adına konan ödülleri; Hilmi Yavuz, Orhan Okay (hocamız), Beşir Ayvazoğlu, Taha Akyol vb. gibi çok değerli isimler aldı. Geçtiğimiz yıllarda bu ödülü alanlardan biri olarak, çok gönendiğimi ifade etmek isterim.

Bu arada; yurt dışında, güzel dilimizi öğreten idealist öğretmenlere adanan bir ödülü; Tanzanya'ya bir üniversite kurmanın çabası içindeyken, bir trafik kazasında yitirdiğimiz Erkan Öğretmen'e verdiler. Ödülü, halen Tanzanya'ya yerleşmiş bulunan eşi ve iki evladı aldılar. Tam bir duygu seli yaşandı...

O güzel gecede; yarışma dışında, (sanırım) daha önce, örneğin şiir okuma vb. dallarda ödül alan çocukların ve çok başarılı bir folklor ekibi ve koronun gösterileri vardı.

Eğer yanlış anımsamıyorsam, Moğolistan'dan bir çocuk, Necip Fazıl Kısakürek'in Sakarya şiirini okudu. Salon, "hop oturdu - hop kalktı". Bu şiir bizim öğrenciliğimizde, MTTB'nin yani "Milli Türk Talebe Birliği"nin, yarı resmi marşı gibiydi. Daha sonra duyduğuma göre, orada sık sık yapılan şiir okuma yarışmalarında; Sayın Başbakanımız Recep Tayip Sakarya'yı okuduğu zaman, bileğini kimse bükemezmiş. Programı sunan genç ve değerli arkadaşım Kemal Gülen; şiire ve şairine saygı ifadesi olarak, konukları ayağa kalkmaya çağırdığında, özellikle siyasetçilerin çoğu ayağa fırladı. Doğrusu, benim için sürpriz olmadı...

Bugün, Türk siyasal yaşamının, "sağ cenahında" yer alan siyasetçilerin hemen tümü, MTTB bünyesinden gelmiştir. Bu bakımdan AKP, MHP, BBP ve Saadet Partisi arasındaki uyuşmazlıkların, kolaylıkla çözümlenebileceğine inanırım. Ufak tefek farkları olsa bile; Yaşamları da biribirine benzer; inançları da, (farklı derecelerde olsa bile), biribirine benzer; değer yargıları arasında da, fazla bir fark yoktur.

Buna karşılık; "sol cenah" siyasetçilerin büyük çoğunluğu, TMTF (Türkiye Milli Talebe Federasyon) bünyesinden gelir. Fakat MTTB, yapı ve bünyesini 1980 darbesine tadar koruyabilmişken; TMTF, 1970'li yılların ortalarında parçalandı.

MTTB'den Türk siyasal yaşamına geçen ilk isimler, sanıyorum Rasim Cinisli ve Cinisli öncesi MTTB Başkanı olan Yüksel Çengel idi. Cinisli MTTB Başkanı olan Yüksel Çengel idi. Cinisli MTTB kongresini aldıktan sonra, o ekip iktidarı bir daha bırakmadı.

Bırakmamaları mümkündü: Zira MTTB, bağımsız "derneklerin" üye oldukları bir birlikti ve bu bağımsız dernekler; istediklerini üye alır, istemediklerini almazlardı.

Buna karşılık TMTF; farklı üniversite ve yüksekokullarının oluşturduğu "birliklerden" kurulmuştu ve bu birliklere üye olan öğrenci cemiyetleri, ait oldukları okulun tüm öğrencilerini kapsardı. Örneğin İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Öğrenci Cemiyeti'ne, istisnasız, okulun tüm öğrencileri üyeydi ve kongreye gelerek oy kullanırlardı. Buna karşılık İktisat Fakültesi öğrenci derneğinin üye sayısı, 100'ü bulmazdı.

TMTF'nin Türk siyasal yaşamına armağan ettiği isimler arasında ilk aklıma gelenler; Ahmet Ketenci, Hüseyin Avni Sağesen, Abdullah Emre İleri oluyor...

İlginç dönemlerdi o dönemler.

Örneğin 1963 TMTF Erzurum Kongresinde, İstanbul Üniversitesi Talebe Birliği delegasyonunun üyesiydim. Aslen Erzurumlu olan Rasim Cinisli, delegasyonda olmamasına karşın ve İstanbul'da çok çatıştığımız halde; sık sık kongreye geliyor ve Erzurum adına evsahipliği yapıyordu.

Daha sonra öğrenciler arasında körüklenen düşmanlıkları gördükçe, hep Erzurum'daki Rasim Cinisli'yi anımsadım...

Sakarya şiiri, beni çok eskilere götürdü.