Dûakârınım, Ey Dost!
Uzak mısınız bana bilmiyorum; 'mesafe' dedikleri, dua kadar yakınsınızdır belki de. Siz orada, kilometreler ötesinde beni hiç bilmeseniz de, sizin adınız yıllardır değişiyor bende. Katmerleşerek artan bir özlemle sevdim sizi. Zerrelerin sizden nasibini aldığı bir havayı teneffüs etmek en büyük hayalimdi. Oysa şimdi dünya dedikleri kürenin öte yanındasınız. Elimi alnıma yaklaştırıp ufku görmeye çalıştığım an, anlıyorum ki 'gurbet ufku' dedikleri gök, deniz mavisinin birleşmiş hali. Renkler bir darlığın ağındayken orda, biraz daha dayanınız yiğidim 'daüssıla'ya...
Sayılardan sıfırı, insanlardan neferi sevdiğinizi duyduğumdan beri sadece nefer olmaktır dileğim. Ücret istemeyen, teklif beklemeyen bir nefer... Sizi bildim ya, hislerimin çehresi değişti sanki. 'Hoş görmek' yerleşti lûgatıma; 'hor görmek' boy gösterirken. Sonuna dek çileyle, küheylanları geride bıraktınız dört nala. Cami penceresinde saçlarınızı ağartan hâdisenin sırrı, Rab'le aranızdaki muhabbetin mukavelesiydi sanki. Seccadenizdi sizi Mirac'a ulaştıran... Bu yüzden işaret parmağını en çok sevdim dost, 'Bâkî'yi gösterdiği için... Sizi, güneşi gösterirken daha bir sevdim. Erkam'ı bilmezdim, Bedir'i sizden öğrendim. Vahşi'yi siz sevdirdiniz, beni örümceğe dahi dost eylediniz. Hepsinden ötesi 'Medine'nin Gülü'nü sineme yerleştirdiniz.
Siz, ruhlarımıza bir bardak su gibi iniverdiniz. Susadıkça içtik, içtikçe doyamadık. Suyun hem yanan, hem yakan olma sırrını sizin dertli sesinizde çözdüm. Yandıkça yaktınız, yaktıkça dağıldı dört bir yana rahlei tedrisinden geçenler. Mum macerasında yanıp erirken kârınız aydınlatmaktan öteydi.
Adalet, bir şey vermenin karşısında bir şey almanın adıysa eğer, adaletsizim dostum size karşı. Ötede takdim ederken hayatımı, içinde sizden öğrendiklerim olacak. O'na sizden razı olması için yalvaracağım. Tek istediğim, herkesin her şeyi unuttuğu o günde, şefaatinize nail olabilmek... İnsanları bekleyen o saatte beni de alır mısınız yanınıza, ve dualarınıza dahil eder misiniz? Sırattayken ben, anar mısınız beni? Belki 'sevmişti' dersiniz, amelsiz de olsa... Emeli vardı, ameli olmasa da...
Penceresinden gurbetin resmini izleyen göz, uzaklardasınız şimdi. Sırtıma emaneti kübrâyı yükleyen Rabbim, sizden ayrılıkla daha da sıkıca sınıyor beni. Firaklar içre firaktayım şimdi. Ben gurbeti sıla sandım; 'sıla aşkmış!' bilemedim... Üzerinden zaman geçmeyen sadece Allah'tır. Öyleyse O'na döner ve yalvarırım ki, size bu mekânda kalmanız için biraz daha vakit versin, size 'şifa' versin... Kalbiniz güçlü, yolunuz açık olsun, efendim!...
- tarihinde hazırlandı.