Siyah Kıtanın Yeni Beyazları…

Afrika'nın Hint Okyanusu kıyısındaki ülkesi Tanzanya'nın başkenti Dar es Salaam'daki manzara sadece siyah insanlarla örülmüş bir görüntüden ibaret değildi.

Siyah kıtada yoksulluk Dar es Salaam sokaklarında bir ok gibi insanın içine saplanıyordu.

O ürpertici yoksulluğu görmemek için başınızı çevirip gözlerinizi kapamanız da yetmiyor.

Kokusu bırakmıyor peşinizi…

Üstünüze siniyor.

37 milyonluk yoksul bir ülke Tanzanya…

Yer altı zenginlikleri var.

Ancak, bir zamanlar ellerinden alınan özgürlükleri gibi yeraltındaki zenginlikleri de…

Ateş gibi yanan Afrika'nın nadir yeşil ve verimli topraklarına sahip ama yüzyıllar boyu insanları Avrupa ve Amerika'da köle olarak kullanılmış, bir o kadar sömürülmüş ülke psikolojisini üstünden sıyırıp atamadığı için hala yönetiliyor pozisyonunda...

Özgürlük öyküleri çok yeni…

1960'lara uzanıyor.

Seçiyorlar, seçiliyorlar ama bu çaba onları içinde bulundukları yoksulluktan çıkarıp kurtaracak düzeyde değil.

Her şey yabancıların elinde.

Dünyanın en zengin altın ve elmas yataklarına sahipler mesela…

İşleten kim?

Kanadalılar.

Bu değerli madenden paylarına düşen ne?

Çıkarılan madenden yüzde 1 pay…

Önce Almanların, sonra İngilizlerin sömürüsünde kalan Tanzanya'da Müslümanlar ile Hıristiyanlar aynı derin yoksulluğu birlikte paylaşıyorlar.

Hatta…

Aynı soy ve aynı aileden gelenlerin bir kısmı Müslüman bir kısmı Hıristiyan olabiliyor.

Evlatları, beyaz uzun bacaklı insanlar tarafından köleleştirilmiş, başka kıtalara savrulmuş bu ülkede yine de bir umut var.

Beyaz insana güvenmiyorlar ama kin de gütmüyorlar.

Evet…

Biz de fakiriz.

Evet…

Biz de acılar çektik, çekiyoruz.

Ama böyle bir yoksulluk, yoksunluk ne çekilebilir, ne anlaşılabilir, ne de paylaşılabilir.

Günde sadece bir öğün yemekle yaşıyorlar.

O da bulurlarsa…

Böyle bir ülke Tanzanya işte…

Nilüfer Eğitim Kurumları'nın davetiyle gittiğimiz Tanzanya'da bu yoksulluğun içine gönüllü olarak dalan, orada yaşama beceresi gösteren Türk öğretmenlerin kurduğu Feza Okulları'nın mezuniyet törenini de izleme fırsatı bulduk.

Siyah kıtanın bu yeni beyaz insanlarının Türkçe eğitim verip mezun ettikleri Tanzanyalı çocuklardan son dönemin meşhur oyunu kolbastıyı izlemek…

Türkçe yükselen sesleri duymak…

İnanılmaz bir tattı.

Göz yaşartan bir tablo vardı.

Açıkça şunu ortaya koymak gerekiyor.

İnanılmaz öyküleri var, bu öğretmenlerin…

Boğaziçi Üniversitesi'ni bitiren, ODTÜ'den mezun olan gencecik insanlar gözlerini kırpmadan düşmüşler gurbet ellere…

Niçin?

Bu soruya tek kelimelik yanıtları var.

"Hizmet…"

Kime?

"İnsanlığa…"

Vurguları ne?

Anadolu Müslümanlığı, evrensel değerler.

Türk bayrağı dalgalanıyor.

Türkçe konuşuluyor.

İstiklal Marşı okunuyor.

Gidilen ülkenin değerleri korunuyor.

Böyle bir motifle dünyanın yoksul coğrafyalarında "hizmet" adına görev yapıyorlar.

Bir de Türkçe'nin duyulduğu, İstiklal Marşı'nın okunduğu, Türk bayrağının uzak coğrafyalarda dalgalandırıldığı Türk okullarında bu güzel ülkenin büyük lideri Atatürk'ün fotoğraflarına da rastlayabilseydik…

İçimizde büyüyen coşku öksüz kalmayacaktı.

Bu insanlar neden gittiler buralara?

Ellerinin tersiyle neden ittiler Türkiye'deki geleceklerini?

Neden önemsediler, "Her yerde değilsen, bir yerde değilsin" sözünü…

Neden Fethullah Gülen'e bu kadar bağlılar?

Sayfalar dolusu yanıtları var bu soruların…

Ama özetle…

Erdem…

Ahlak…

Evrensel değerler…

Anadolu Müslümanlığı…

"İnsana hizmet Allah'a hizmettir" sözüyle bütünleşmiş bir yanıtlar kümesi var dillerinde…

Gerçek olan şu ki…

İnanmışlık tarifi olan bir şey değil.

Siyah kıtanın bu yeni beyaz insanları da kendilerini tarif etmeden bir tarif peşinde yol alıyorlar.