Ulusal karakter ve ahlak testi!
Türkiye’nin gereksiz yere ve dünün ‘zencileri’ eliyle sürüklendiği otoriterleşme süreci, toplumu tepeden tırnağa yeniden bölüyor. Sadece siyaset değil bölünen. Aileler, arkadaşlar, medya, sivil toplum, aydınlar, iş dünyası, cemaatler… Herkes bu süreçten nasibini alıyor. Dünkü bölünme, demokrasi eksenliydi. Şimdi buna karakter ve ahlak da eklendi. Kimileri yalan, yolsuzluk, cukka tarafında; kimileri ahlak ve erdem.
Bazıları neredeyse son dönemde olup biten her şeyi onunla açıklamaya çalışsa da AKP ile ‘The Cemaat’ arasındaki sıkıntı, bu bölünmenin muhafazakâr kesime düşen paylarından sadece biri. Milli Görüş çizgisi, Süleyman Tunahan Hazretleri’nin talebeleri, İsmailağa Cemaati ve Yeni Asya grubu gibi iktidara mesafeli duranlar olduğu gibi, AKP ile bütünleşenler de var. Eleştirel tavrı olanların hepsi de çeşitli baskı ve bölme operasyonlarıyla karşı karşıya.
Sadece Müslümanlar değil, Ermeni cemaati bile toplumu bölen bu sürecin dışında kalamadı. Bir yanda Etyen Mahçupyan ve Markar Esayan gibi Erdoğan’ı alkışlayanlar; diğer yanda Rober Koptaş ve Hayko Bağdat gibi ülkenin demokrasi ve hukuktan hızla uzaklaştığını düşünenler. Tüm toplumsal kesimleri bölen bu süreç olmasa “çanak yalayıcısı” sözünün Ermenicesini nereden öğrenecektik?
Dün vesayetçi odaklara karşı demokrasi koalisyonu içinde yer alan ve o dönemde tarihi rol oynayan Taraf Gazetesi’nde önemli görevler üstlenen Esayan, şimdi sırtını iktidara yaslamış bir gazetedeki köşesinden, antidemokratik gidişatı eleştiren Hrant Dink’in gazetesi Agos’a şu tavsiyede bulundu: “Küçük Ermeni cemaatinin içindeki daha da küçük bir cemaatin Birgün’ü olmak yerine, Türkiye’nin ihtiyacı olan yeni medyanın özgün bir parçası ol”. Yayın yönetmeni Koptaş, soydaşı Markar’a şu satırlarla cevap verdi: “Bizlerden öğrendiğin Yoldaş Pançuni’yi diline dolamış, aklınca kafasızlıkla alaya almışsın. Bizler sahiden de sıkça kafasızlık ederiz, insanlığımıza ver. Ve kafasızlık bu ya, bir türlü onursuzluğu beceremedik. Sense bunu kendine o kadar güzel yakıştırıyorsun ki, çok istesek de sana bir türlü gülemiyoruz. Pançuni’yi biliyorsan, “bnagalez”i de bilirsin. Master yapmış adamsın, bizden öğrenecek değilsin ama bilmeyenler için söyleyelim, çanak yalayıcı demek. Takdir edersin Markar, bnagalaz’leri, yaladıkları çanakların sahipleri bile ciddiye almaz. Eh, biz de almıyoruz. Ama sana afiyet olsun.” Süreçte demokratça duran Bağdat’ın, kendisi gibi Ermenileri palyaçoya benzeten Mahçupyan’a cevabı da sertti: “Saray soytarısı, iktidarı savunurken bizi aşağılamaya utanmıyor musun?”
Ergenekon, 12 Eylül referandumu ve AKP’yi kapatma davası gibi süreçlerde hep Erdoğan’ın yanında duran Liberaller de bu süreçte ayrıştı. Özgürlük mücadelesine öncülük eden Mustafa Erdoğan, Atilla Yayla, Ergun Özbudun, İhsan Dağı gibi isimleri bir araya getiren Liberal Düşünce Topluluğu (LDT) bölündü. Bir kısmı iktidarın yanında, bir kısmı karşısında durdu.
Demokrat tavır alan Erdoğan, Özbudun, Dağı ve Bican Şahin gibi isimler LDT’den ayrılıp Özgürlük Araştırmaları Derneği’ni kurdu. Demokrat eylemleriyle öne çıkan 3H Hareketi’nin hafta sonu düzenlediği Liberal Gençlik Kongresi’nde, bu isimlerin ülkenin gidişatına dair perspektiflerini dinleyip, derin hayal kırıklıklarını konuşma fırsatı buldum. Genel kanaat, AKP’nin ihtiyaç duyduğu dönemde kendilerini kullanıp sonra attığı yönünde. Demokrasi denince devlete odaklanıp, toplum kaynaklı sorunları ihmal etmenin hata olduğu özeleştirisini yapanlar oldu. Hukuktan sapma, medyaya baskı, ahbap çavuş kapitalizmi gibi ciddi sorunlara değinildi.
Güvendikleri bazı demokratların nasıl savrulduğunu gören bazı genç demokratlar, cemaatin liberallere yakın ilgisini merak ediyordu: Samimi demokratlıktan mı kaynaklanıyordu yoksa baskılardan kaynaklanan geçici bir eğilim miydi? Cemaat de bir gün liberallere sırtını döner miydi?
Başkalarının da kafasına takılan bu soruyu, yanımda oturan Özbudun’a sordum. Bu kuşkunun anlamsız olduğunu, cemaatin uzun zamandır demokrasiyi savunduğunu söyledi. Söz alıp kendi cevabımı da paylaştım: “İktidarı da hedef alan demokrasi karşıtı odaklara karşı Sami Selçuk, Özbudun, Haşim Kılıç ve Mustafa Erdoğan dün nerede idiyse cemaat de oradaydı. Bugün iktidarın demokrasiden sapan politikaları karşısında bu isimler neredeyse cemaat de orada duruyor. Bu tablo, hem cemaatin demokrasi sicilini hem de MGK ve Kırmızı Kitap’tan medet umacak kadar savrulup, Doğu Perinçek’e benzeyecek kadar değişenin kim olduğunu göstermiyor mu?”
Kaynak: http://www.zaman.com.tr/abdulhamit-bilici/ulusal-karakter-ve-ahlak-testi_2253736.html
- tarihinde hazırlandı.