‘Yenilenme Cehdi’nden iktisatlı yaşama örnekleri…

Hocaefendi’nin yeni kitabı “Yenilenme Cehdi”nden özetlediğim bu “iktisatlı yaşama” örneklerini, sanırım siz de benim gibi istifade ile okuyacak, takdir dolu duygularla düşüneceksiniz.

Sözü uzatmadan her biri bizi yakından ilgilendiren “iktisatlı yaşama ve sorumluluk duyma” misallerini birlikte okuyalım isterseniz:

1) İsrafsız, iktisatlı yaşama konusunda o kadar kesin kararlı olmalısınız ki “Cenab-ı Hak gökten şakır şakır para yağdırsa ve onlar önünüzde bir tepe oluştursa, siz yine de, “Ne kadar çok gelirsen gel, beni esir alamaz, kalbime giremezsin. Ben seni kullanacağım yeri biliyorum.” diyebilmelisiniz; iktisadı bırakıp da israflı hayata asla yönelmemelisiniz!.

2) Sahabe-i kiram efendilerimizden bazıları çok büyük servetlere sahip olmalarına rağmen mütevazı yaşamaya devam ettiler. Geniş imkanları onları esir alamadı. Mesela Hazret-i Osman Efendimiz, Tebük Seferi öncesinde yüz deve vermenin yanında on bin tane de askeri teçhiz edecek kadar da imkana sahipti. Fakat buna rağmen O hazret, yaşama standartlarını hiç değiştirmedi. Çok defa hayatını Mescid-i Nebevi’de geçiriyordu. Kumdan yastık yapıyor ve kumlar üzerinde yatıyor, diğer mütevazı insanlarla aynı yemeği yiyor, onlardan ayrılmıyordu..

3) Hayatını aynı tevazu içinde götüren Hazreti Ali Efendimizin de sadece bir kat elbisesi vardı. Hem yaz hem de kış onu giyiyordu. Halbuki O, Türkiye’nin yirmi katı büyüklüğünde bir devletin halifesiydi ve o gün için bu devlete dört bir yandan ganimet akıyordu. Buna rağmen O ve diğer büyükler, Efendimiz’in (sas) yaşadığı hayatı tercih ederek hayatlarını hiç değiştirmemiş ve sade bir hayat yaşamaya devam etmişlerdir.

4) Eğer bizim imkanlarımız genişledikçe hayatımız da hep değişecekse, hafizanallah sınırsız bir değişmenin fasit dairesindeyiz demektir. İktisat Risalesi bu konuda çok önemli rehberdir. Kanaate ve iktisatlı yaşamaya alışmak için belli aralıklarla İktisat Risalesi’ni okumak çok faydalı olacaktır.

5) Aksi halde refah içinde, çakırkeyf ve bohemce bir hayat yaşamanın bir sınırı yoktur. İnsan kendisini böyle sınırsız bir hayata salarsa, hafizanallah koca bir ömrü cismaniyetin güdümünde tüketir de haberi bile olmaz!. Bu açıdan ister fakir ister zengin olsun herkes için iktisat ve kanaat çok önemli birer değerdir. Bu değerler imkan geliştikçe kaybedilmemelidir.  

6) Hususiyle Kur’an ve iman hizmetine gönül vermiş inananlar için kanaat daha bir ehemmiyet arz eder. Onlara, çoluk çocuğunu ve kendisini geçindirecek miktarda bir maaş takdir edilmesi, onları istihdam edenlerin vazifesidir. Ancak adanmışlık yoluna baş koyanların bir ömür boyu hep iktisatlı ve kanaatkâr olmaları ve kendi hayatlarını dışarıdaki insanların hayatlarıyla mukayeseye girişmemeleri gerekir!..

7) Hazreti Ebu Bekir efendimiz, hilafeti süresince maişeti için gerekli olan miktarın üzerinde bir maaş verildiğinde çoluk çocuğunun geçiminden arta kalanını bir testinin içine atmış, vefat ederken de bu testinin kendisinden sonra gelen halifeye verilmesini vasiyet etmişti. Testiyi teslim alan halife Hazreti Ömer ise gözyaşlarını tutamamış ve kendinden sonra gelenlere unutulmayacak bir mesaj verdiğini dile getirmiştir..

8) Ben o ölçüde hassas biri değilim ama size bir halimi arz edeyim. Nice defa ellerimi açıp Rabb’ime şöyle yalvarmışımdır:

  • Allah’ım, benim kardeşlerime dünyevi imkan verme, çünkü bir yerde onlarda bir fazlalık görülse derler ki: “Demek ki bunlar, bir yerlerden bir şeyler alıyorlar!”
  • Rabbime hamd olsun, şu anda onların her biri bir yerde bir işçi olarak çalışıyor. Geçimlerini kendi alın teriyle kazanıyorlar. Ve ben -yedi cihan şahit- bu durumdan hiç rahatsız değilim. Çalışsınlar ve o çalışmanın ağırlığı altında kalsınlar ve sonra da -Allah uzun ömürler versin- bu hal üzere vefat etsinler. Ben buna hiç üzülmem. Ben onların -Rabb’im muhafaza buyursun- kirli bir şekilde ölüp gitmelerine, arkalarından dedikodu yapılmasına üzülürüm. Çünkü bu, milletimizin gönülden sahip çıktığı bir mefkure’nin itibar ve kredisini yeme demektir.”
  • Fatebiru ya ülil ebsar! İbret alın ey basiret sahipleri!