Bir İ’câz Hecelemesi

Bir İ’câz Hecelemesi” kitabı Fethullah Gülen Hocaefendi’nin en son çıkan kitabının adı. Kitap ismi yayınevi tarafından “İ’câzü’l-Kur’an ve İ’cazü’l-Beyân” olarak belirlenmiş.

Ama Hocaefendi, kendi kitabı için söz konusu edilen isim-müsemma arasındaki bu münasebeti her zaman olduğu gibi tevazu ve mahviyet penceresinden değerlendirdiği için mezkur ismi iddialı bulmuş ve değiştirmiş. Kitabın sahibi olarak takdir elbette kendisine aittir. Ama kitabı baştan sona okuyup muhtevaya vâkıf olduğunuz zaman “Keşke diğer isim olsaydı” demekten kendinizi alamayabilirsiniz. Hocaefendi’yi anlıyorum. Daha doğrusu anladığımı düşünüyorum. Her sözüyle ve her haliyle ders verdiği gibi bununla da bize ders veriyor. Pratik hayatımız içinde silinip giden, tehzib-i ahlak kitaplarında okuduğumuz ahlâk-ı İslamiye’ye ait bir değeri yeniden hayatımıza kazandırmak istiyor. Anlayana!Kitabı okuduktan sonra okuma usulü adına bazı değerlendirmelerimi Twitter’da paylaştım. Onlara geri dönecek değilim. Bu yazıda orada da kısaca değindiğim bir hususu detaylıca ele almak istiyorum. O da şu; Bakara Sûresi 1-25 ayetleri arasını kapsayan bu tefsirin yazılış tarihi?

Önce soruyu düzeltelim; tefsir Hocaefendi tarafından eline kalem-kâğıt alınarak yazılmış bir kitap değil. Aksine bir grup Yüksek İslam Enstitüsü talebesine verdiği derslerin toplamı. Devrin imkânlarına göre kaydedilmiş, kâğıda dökülmüş, tasnif ve editi yapılmış ve 2014 Kasım ayında kitap olarak yayımlanmış.

Madem tashih dedik; ikinci bir tashih daha yapayım. Kitabın piyasaya çıkışı 2014 TÜYAP Kitap Fuarı öncesine denk geldi. Kitap tanıtım programı çerçevesinde Ali Bulaç, Ali Ünal ve Yahya Alkın, moderatörlüğünü Kerim Balcı’nın yaptığı bir programa katıldılar. Irmak TV’den izleme imkânı bulduğum o programda Hocaefendi’nin tefsir ders metodu sorusu gündeme geldi. Soruya cevabı Ali Ünal verdi ve bugün itibarıyla hâlâ daha devam eden tefsir dersleri metodunu anlattı. Ben de çeşitli vesilelerle bu metodolojiyi kaleme aldım. Kısaca; Elmalılı asıl tefsir olarak kabul ediliyor. 5-10 ayetlik bir parça satır satır oradan okunuyor. Ertesi gün İ. Cerir’den bugüne rivayet, dirayet, ahkâm vb. alanlarda devâsâ müfessirlerin tefsirlerinden o parça ile alakalı tefsirler özet halinde talebeler tarafından tekrara düşmeden sunuluyor. Hocaefendi de kabul veya reddediyor; takdirlerini veya aksi istikametteki kanaatlerini söylüyor ya da inşâî bağlamda kendi yorumlarını aktarıyor.

Bizatihi takrir etmiş

Fakat… Bundan sonrası mühim; bugün itibarıyla geçerli olan bu tefsir metodu Bir İ’câz Hecelemesi kitabını oluşturan tefsir dersleri esnasında uygulanan bir metot değildi. Ama bu çerçevede gündeme getirildiği için sanki bu kitap da mezkur metodoloji ile yazılmış bir kitap gibi algılandı. Hayır gerçek böyle değil. Doğrusu şu: Hocaefendi bu tefsiri yukarıda da ifade ettiğimiz gibi Çeşme Dershanesi’nde kalırken yanına gelip giden talebelerine bizatihi kendisi takrir etmiş. Malum takrir; hocanın aktif, öğretici talebenin pasif dinleyici olduğu metoda verilen isimdir. Sonuç itibarıyla; Bir İ’câz Hecelemesi sayfa sayfa, paragraf paragraf, satır satır, cümle cümle, kelime kelime, hece hece, harf harf Hocaefendi’nin kendi beyanlarından oluşan bir manzumenin adıdır.

Şimdi bu iki tashihten sonra okuduğunuz yazıyı kaleme almama sebep teşkil eden soruya geri döneyim; söz konusu derslerin yapılış tarihi. Cevap kitabın ilk sayfasında. Kelimesi kelimesine şöyle: “Bu eser, Muhterem müellifin 1970’li yıllarda bir grup ilahiyat talebesine takrir ettiği derslerden oluşmaktadır.” Halkada yerini alan o talebelerden birine sordum. Verdiği net tarih şu: 1974-1976 arası. Çeşme adını verdiğimiz evde.

Bunun manası, demek ki Hocaefendi bu dersleri talebelerine takrir ettiğinde yaş aralığı 36-38. Önemli mi 38 yaşında olması? Elbette çok önemli. Ama bunun önemini kavramak için önce kitabın muhtevasına, yapılan yorumlardaki derinliğe vâkıf olmak lazım. Eğer buna vâkıf olursanız ardından şunu söylersiniz; 38 yaşındaki bir insanın Kur’an ve Kur’an kültürüne bu vukûfiyetine hayran olmamak elde değil. Nitekim bu noktayı çok iyi kavrayan Ali Bulaç, tanıtım programında “Keşke Hocaefendi başka hiçbir iş yapmasa da bu metotla Kur’an’ı tefsir etse” demekten kendini alamadı. Kaldı ki Ali Bulaç, Arapça anadiliyle Kur’an mealinden sonra tek başına tefsir çalışmasını da tamamlamak üzere olan, konu üzerinde söz söyleme yetkisini haiz bir insandır. Şahsen onun bu tespitine ben “cevher fürûşân olanın kadrini cevher fürûşân bilir” penceresinden bakıp takdirle yâd ettim.

Her gün yeni ilâve

Şöyle düşünüyorum; Hocaefendi şu anda 77 yaşında. Mezkur tefsir derslerinden bu yana tam 39 yıl geçmiş. Bu 39 yıl içinde şahsen kitap okumaktan hiç dûr olmadığı gibi ilahiyat talebelerinden oluşan ders halkalarına da hiç fasıla vermeden devam etti. Ergun Çapan, Yeni Ümit dergisinde bu süreç zarfında Hocaefendi’nin okuttuğu değişik ilimlerdeki kitapların listesini verdi. Buradan elde ettiğimiz sonuç; demek ki Hocaefendi kesbi bağlamdaki ilmî müktesebatına her gün yeni ilaveler yaptı.

Varacağım nokta sanırım anlaşıldı ama ben açıkça yazayım; 38 yaşında Bir İ’caz Hecelemesi ürününü veren bir dimağın 77 yaşındaki ürünü hiç kimsenin şüphesi olmasın, çok daha geniş muhtevalı olacaktır.

Şimdi asıl soruya gelelim; bu nasıl olacak? Bu çerçevede görev hiç şüphesiz benim de içinde bulunduğum ve içinde bulunmakla şeref duyduğum rahle-i tedriste yerini alan talebelere düşer. Özellikle de tefsir alanında uzmanlaşmış talebelere. Yapılacak şey bana göre basit ama uzun ince bir yol. Hocaefendi’nin 1985’ten bu yana okuttuğu derslerde yapılan kayıtlar, alınan notlar Kur’an tefsiri gözlüğü ile baştan sona taranacak. Bamteli, Herkül Nağme ve Kırık Testi sohbetleri başta sözlü ve yazılı müdevvenat da bu kategoriye dahil edilecek. Sonra ayet ayet ortaya koyduğu yorumlar derlenip tasnif edilecek. Belirlenecek bir usule göre de editi yapılacak. Mesela Bir İ’caz Hecelemesi’nde usul ayetin müfredat manası, seçilen kelimelerin tahlil ve terkibindeki nükteler, sonra ayetler arasındaki münasebet, ayetin muhtevasına göre sebeb-i nüzûl başta rivayet, dirayet, ahkâm, ilim vb. noktalardan yorum diye anlatabileceğim bir metot belirlenmiş. Bu metot teklifini yaptığım Hocaefendi’ye ait tefsir çalışmasında aynıyla tekrarlama yerine Kur’an’ın bütününü kapsayacağı için değiştirilebilir hatta değiştirilmeli de.

Son bir nokta; eğer bazı ayetler hakkında Hocaefendi’ye ait bir yorum yoksa onlar da hemen yeni derslere konu edilmeli ve Hocaefendi’nin bu çerçevede yorumlar yapması sağlanmalıdır. Başta dedim; uzun ince bir yol. Kapsamlı bir çalışma. Ama bunun mutlaka yapılması lazım. Hem de hemen.

Bir İ’câz Hecelemesi hakkında yazarken başka bir noktaya atladım, farkındayım. Asıl konuma dönecek olursam, okuduğunuz satırlardan sonra yazılması gereken şey kitabın tanıtımıdır. Tanıtım için bir yazı yetmez. Belki yazarım. Ama şu safhada size tavsiyem satır satır kitabı okumanız ve karşılıklı müzakerelere konu etmeniz.

Kaynak: http://www.zaman.com.tr/ahmet-kurucan/bir-icaz-hecelemesi_2266564.html