Hizmet, parti kuracakmış!

Ahmet Selim daha birkaç gün önceki yazısına “ciddiyetsizlik, kansızlık gibidir” cümleleri ile başlar ve ardından enfes tespitlerde bulunur: “Ciddiyet daveti ‘normal ol’ davetidir; sorumlu insanın tabiî bir halidir o.

Varlığı değil, yokluğu dikkat çeker. Ciddiyet yokluğu, bir sürü yokluğun ve eksikliğin, bir çarpıcı perişanlık görüntüsü halinde yansımasıdır. Ciddiyetimizi kaybettik. Sorumluluk şuurumuz, kişiliğimiz, bütünlük dengemiz zaafa uğradığı için böyle oldu. Ciddiyet kaybı, normalleşme ihtiyacının aciliyetini gösterir.” Konuyu bağladığı son cümleleri ise çok enfes: “Ciddiye almamak, bazen çok lüzumlu bir tedbirdir. Bazı şeylere tahammül gücünü başka türlü koruyamayız.”

Buradan hareketle tahammül etmek için ciddiye almayayım diyorum; diyorum ama ciddiye alan binlerce, milyonlarca insanın varlığını düşününce halka, tarihe ve Allah’a karşı sorumluluğumuzu yerine getirmiş olayım düşüncesiyle ciddiye alıyorum. Artık dünyayı geçtim ta ki ahirette Allah’ın huzurunda hesaplaştığımız zaman “iyi ama siz de yalanlama yapmamış, onların kullanıp bize ulaştıkları kanalları kullanarak açıklamada bulunmamış, bu tavrınızla Hizmet parti kuracak yalanlarına inanmamıza katkı sağlamış ve tabii bunlara bağlı olarak gıybetler yapmamıza, iftiralara destek vermemize, günahlara girmemize mani olmamıştınız” mazeretlerini ellerinden almak için bu yazıyı yazıyorum.

İlkokul çocuğunun bile kabulleneceği mantıkî silsilesi içinde günlerdir zift medyasında “Hizmet parti kuruyor, kurduruyor, tuzluklar, alsınlar boyunun ölçüsü vb.” haberlerinin sağlamasını gelin beraber yapalım. Konuya girmeden zaruri bir açıklama: Herkes havuz medyası diyor. Ama havuz, sadece Hizmet’e değil iktidara yandaş olmayan herkese atmış olduğu iftira, yalan, itham ve karalamaları ile baştan aşağı zifte bulandığı için havuz yerine ‘zift medyası’ isimlendirmesi daha doğru olur kanaatindeyim.

Hizmet, cemaat, camia, hareket ne derseniz deyin, bunun hakkında kim konuşuyor? Herkesin gösterdiği tek adres var: Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı. Hizmet ve vakıf ilişkisi adına piyasada genel kabul gören bu yaklaşımı kabul ettiğimizi düşünelim ve soralım, pekala vakıf ne diyor? 4 Kasım 2014 günü “Hizmet Hareketi parti kurmaz ve kurdurmaz” diye bir açıklama yaptı. Açıklamada bir husus dikkatinizi çekti mi bilmem ama ben çekeyim, yeni hiçbir şey söylemedi vakıf bu açıklamasında. 5 Nisan 2012, 13 Kasım 2013, 5 Aralık 2013 ve 6 Mart 2014 tarihlerinde Hizmet’in siyaset ve siyasi partilerle münasebeti adına duruşunu ifade eden cümlelerini aldı ve yeni bir basın açıklaması tarzında yayınladı. Hem de “Kasıtlı olarak sık sık gündeme getirilen bu iddialar büyük bir yalandan ibarettir.” cümlesini başa çekerek. İsteyenler metni şu adresten okuyabilir: http://www.gyv.org.tr/Haberler/Detay/2901/

Vakfı, Hareket’in sözcüsü olarak nitelendirenler bu açıklama karşısında tavır değiştirir mi? İnsan davranışlarını düzenleyen ilke, kural, prensipler, değer, kanun, hukuk ne varsa, bunların hepsini çöplüğe atan zihniyet ihtimal bu açıklamayı okumadı bile; okumadı diyorum çünkü aynı çizgideki yayınlarına devam ettiler ve hâlâ ediyorlar.

Hizmet hakkında başka kim konuşur? Fethullah Gülen Hocaefendi. Hizmet’e gönül verenler içinde kendini bir fert görüp böyle bir yetkisi olmadığını söylemesine rağmen, haydi bu genel kabul üzerine hareket edelim ve soralım; Hocaefendi ne diyor bu iddialara? İki ayrı dille konuşuyor Hocaefendi. Bir; avukatları vasıtasıyla. Mezkûr iddiaların gündeme getirilmesi üzerine avukatı Nurullah Albayrak kanalıyla bir açıklama yaptı Hocaefendi. Haber ajansları vasıtasıyla tüm basın yayın kuruluşlarına dağıtıldı. “Müvekkilimin defalarca açıkladığı üzere hiçbir parti kuruluşu hakkında açıktan veya örtülü bir şekilde telkin ve yönlendirme yapması söz konusu değildir. Bu konuda hiç kimseyle görüşmemiş, hiç kimseye olumlu ya da olumsuz görüş beyan etmemiştir.”

Sonuç ne oldu? Tahmin ettiğiniz gibi ne zift medyası ne bu iddiaları seslendiren siyasiler mezkûr açıklamayı kaale almadı, görmezden geldi. Çünkü bir oluşumu ademe mahkum etme stratejileri ancak böyle davranmakla, yalana, iftiraya, karalamaya devam etmekle mümkün olabilir.

İki; Hocaefendi çıkar kendisi bir açıklama yapar. Yaptı da. Birkaç gün içinde büyük bir ihtimalle herkul.org’da sesli ve görüntülü olarak cevabını kendi ağzından dinleyecek ve izleyeceksiniz.

Ne dedi diye sorabilirsiniz. Gerek vakfın gerekse avukatın açıklamalarında yer alan ilkeleri bir kez daha tekrarladı. Kaldı ki aynı düşünceleri 17 Aralık sonrası BBC ve Zaman Gazetesi’ne verdiği röportajlarda da söylemişti. Bütün siyasi partilere eşit mesafede ve eşit yakınlıkta olduğunu, insan hak ve özgürlükleri, demokrasi, çoğulculuk, eşit vatandaşlık, hukukun üstünlüğü, dünya devletleri ile barış içinde yaşama, evrensel insanî değerlere sahip çıkma, devletin şeffaf ve hesap verebilir olması gibi ilkeleri desteklediğini, bu ilkeleri kabullenen ve hayata taşıyan partilere ise Hizmet gönüllülerinin vatandaşlık vazifesinin gereği olarak “bir oy” ile destek verdiğini söyledi. Zannediyorum bu cümleler son 2 yıldır hükümet eliyle yapılan icraatları nazara alarak Hizmet’in neden daha önce iktidar partisine destek verdiğini, şimdi neden mesafeli durduğunu açıklıyor. ‘U dönüşü yapan kim?’ sorusuna cevap arayanlar yukarıdaki ilkelerle bugün yapılanları bir daha gözden geçirmeli.

Pekâlâ, Fethullah Gülen Hocaefendi’nin bu açıklaması nasıl kabullenilecek? Değişen bir şeyin olacağını sanmam. Onlar yine kamuoyunu kendi planları istikametinde etkilemek, yaklaşan seçimlerde vatandaşı “ütmek” için oluşmuş olan algıların yıkılmasına izin vermeyecek ve “ötekileştirdiği, düşmanlaştırdığı” Hizmet’e zift atmaya devam edeceklerdir. Ama hiç olmazsa bu açıklamalar yazının başında dediğim gibi ahirette Allah’ın huzurunda mezkûr iftira, yalan ve ithamlara inanan insanların elinden “bilmiyorduk, duymamıştık, devlet büyüklerimiz söylemiş biz de inanmıştık” türünden mazeretlerini ellerinden alacak.

Bu son cümlelerle izaha çalıştığım şey aslında Kur’an’da yer alan bir ayetten mülhem. A’raf Sûresi, 164. ayet bu hakikati ne kadar da güzel anlatır: “Hani onlardan bir cemaat, ‘Allah’ın yerle bir edeceği veya şiddetli bir felaket göndereceği şu gürûha ne diye boşuna öğüt verip duruyorsunuz?’ demişti. O salih kişiler de, “Rabb’inize mazeret arz edebilmek için! Bir de ne bilirsiniz, olur ki Allah’a karşı gelmekten nihayet sakınırlar ümidiyle öğüt veriyoruz.’ diye cevap verdiler.”

Hamdolsun ki Müslüman’ız ve iyi ki ahiret var, hesap var, hesaplaşma var, mizan var, cennet var, cehennem var. Allah adil-i mutlaktır vesselam.

Kaynak: http://www.zaman.com.tr/ahmet-kurucan/hizmet-parti-kuracakmis_2256270.html