‘Mutlak kötü Batı’ Hizmet Hareketi’ne kapılarını niçin açar?
160 ülkede eğitim faaliyetlerinde bulunan Hizmet Hareketi’nin küreselleşen bu geniş ağı hakkında Türkiye’de yeterince akademik çalışma yapılmadı. Bu sebeple gerek sistemin nasıl finanse edildiği, gerekse bu kadar farklı ve bazen de birbirleriyle sorunlu ülkelerde nasıl var olunduğu ya da hangi amaca hizmet etmek için adını bile bilmediğimiz ülkelerin kapılarının çalındığına yönelik sayısız spekülatif yorum ve komplo teorisi üretilmektedir.
Sahabe efendilerimizin yüzde 70’inin mübarek kabirleri yaşadıkları Arap Yarımadası’nın dışında bulunurken; yani hicretin neredeyse farz gibi telakki edildiği bir dinde “160 farklı ülkeye niçin gidiliyor?” sorusunun ağırlıklı olarak muhafazakâr, dindar insanlardan gelmesi, bu amaca matuf nesillerin yetiştirilemediği ve dünyevileşmenin doğal sonucu olarak yorumlanabilir. Hizmet gönüllüleri açısından yukarıda sıraladığımız sorular ve onların üzerine inşa edilen komplo teorileri içinden yine en kolay izah edilebilecek olanı, 160 ülkede var oluş gerekçesinin olduğu görülüyor.
Bundan 20-25 sene öncesine kadar sadece hac ve umre için pasaport alan insanlar, tanımadığı ve bilmediği coğrafyalarda Anadolu’dan çıkmış yerel bir hareketin hangi strateji ile varlık gösterebildiğini anlayamamakta ve olup bitene akıl sır erdirememektedir. Ortada duran önemli sorulara yanıt aramak yerine Batı’nın mutlak kötü, bütüncül olarak karşı durulması gereken bir düşman ve dünyanın yegâne hâkimi olarak algılandığı ezbere dayalı komplolar tedavüle girmektedir. ‘Olsa olsa bunların arkasında üstün ve gizli bir güç vardır’ komplosuna amentü gibi iman edenlerin Hizmet hakkında 40 sene sonra bile tek bir somut ihanet delili çıkartamamaları ne kadar can sıkıcı bir derinliğe demir attıklarını gösterir mahiyettedir.
Öncelikle Hizmet Hareketi’nin eğitim kurumları dünyanın her yerinde aynı müfredat ve strateji ile yol almaya çalışıyor. Kimi ülkelerde eğitim yatırımı yapmak için doğrudan eğitim bakanlıklarının kapısı çalınırken; kimilerinde ise bu aşamaya gelmek için senelerce diyalog faaliyetleri sayesinde önemli insanlarla tanışılmakta, onları Türkiye’de mühim toplantılara davet edip ağırlamakta ve güven telkin etmek için her meşru fırsat denenmektedir. Türkiye ve dünyanın farklı coğrafyalarında bu okulların barış köprüsü vazifesi gördüğüne ikna olan elitler, çoğu zaman Hizmet okullarına kapıların açılması için lobi faliyetlerinde bulunmaktadır. Bugünlerde kapatılmaları ya da kötülenmeleri için siyasilerimizin mesai sarf ettiği eğitim kurumları, eğitim gönüllülerinin prestiji ve toplumsal kredileri emin olun onlara düşmanlık edenlerden çok daha fazladır.
“Batı izin vermeden bu okullar açılamaz” savı, güce dayalı, yasakçı otoriter yapıları benimsemiş ve aslında “Ben Batılı bir güç olsam bunlara izin vermezdim” savından yola çıkmaktadır. Öncelikle Batı mutlak kötü ve yekpare değildir. Batılı ülkelerde mutlaka İslam düşmanları, ön yargılı ve hasmane tutum sergileyen grup ve kişiler olduğu gibi iç politikada bu gruplarla mücadele eden farklı barışçıl, diyaloğa kapılarını kapatmamış, tanıdığınızda dünya ve ahiterleri için dua dua yalvarabileceğiniz çok güzel insanlar da bulunmaktadır. Hizmet gönüllüleri başta Batılı ülkeler olmak üzere güven telkin etmeden, yerel dostlar edinmeden, edindiği güvenilir dostlarının bir kısmını gerektiğinde karar mekanizmalarında söz sahibi yapmadan hareket etmemekte ve sabırla başarılarını referans gösterdikten sonra daha büyük projelere imza atarak yoluna devam etmektedir.
“Batı bu okullara niçin müsamaha göstersin?” sorusunu Batı’nın sorunlarına vâkıf olmayanların sorması makul karşılanabilir. Lakin bu sorunları bildikleri halde İslam terbiyesinin bu açmazlara deva olabileceğine iman etmemiş ya da o özgüveni kendi dinî pratiklerinde yitirmişlerin sorması gerçek bir sorundur. Göç ve göçmen sorunlarına milyarlarca dolar ya da Euro aktaran Batılı ülkeler çaresizlik içinde kıvranırken; göçmenlerin eğitimden soğutulmuş gençleri fedakâr öğretmenleri sayesinde hayata ve topluma kazandırılmakta, kriminal dünyadan uzaklaştırılmaktadır. Fedakâr öğretmenler sayesinde Hizmet okullarının elde ettiği başarıları Batılı ülkeler para ile elde edebileceklerine inansalardı emin olun bu denli arkalarında durmaz ve bu yapılara uzun süre soru işaretleri ile bakmaya devam ederlerdi. Türkiye’de kurdukları vakıflara havuzlardan milyonlarca dolar akıtanların normal zeminde rekabet edemeyeceklerini gördükten sonra adım adım yasaklama yolunu tercih etmelerinin referansı, mutlak kötü kabul edilen Batı reflekslerinden farklı değildir. Avrupa’da ve ABD’de 20 sene eğitim merkezleri ve küçük kurslarda çok büyük başarılar elde eden bu yapılar, çok uzun bir güven ilişkisi ve somut zaferler akabinde okullaşma sürecine girmişlerdir.
Tek bir somut delil ya da veriye dayanmaksızın “Hizmet okullarının arkasında kesin CIA ya da İsrail vardır” teoremi kabul edilemez büyük bir iftira ve 3. dünya tepkisidir. Tamamen gönüllülüğe dayanan Hizmet Hareketi’ni anlamak, bu teorilere inanmaktan çok daha kolaydır.
- tarihinde hazırlandı.