Hz. Ali'nin verdiği ders

17Aralık'tan bu yana yaşananlar, Hz. Ali'yi (r.a.) özellikle bir tercih ve uygulaması konusunda yeni baştan düşünmeyi, düşünüp ders almayı gerekli kılıyor.

Hz. Osman'ın (r.a.) şehid edilmesinin ardından halife seçilen Hz. Ali (r.a.), ilk uygulama olarak illerdeki Emevî valileri görevden alır ve yerlerine yeni tayinler yapar. Şam'da 20 yıla yakındır vali bulunan Hz. Muaviye (r.a.), Suriye'de güçlü bir otorite kurmuştur. Halkı kendisine o kadar bağlıdır ki, bir defasında içlerinden biri bir Iraklının dişi devesini zorla alır. Almakla kalmaz, "Deve benim ve dişi değil, erkek" diye iddia eder. Devesi alınan Iraklı, hayret içinde meseleyi Hz. Muaviye'ye aktarır. Hz. Muaviye, "Adam doğru söylüyor, deve onun ve erkek" der. Ardından Şam halkını toplar ve Iraklının yanında on binlerce insanın önünde, "Ey ahali, bakın. Ben diyorum ki, bu deve -onu zorla alanı işaret ederek- bunundur ve erkektir." der. On binler, hep bir ağızdan bağırır: "Evet, deve onundur ve erkektir." Hz. Muaviye, Iraklıya döner ve "Git Ali'ye söyle" der: "Muaviye'nin emrinde o ne derse tasdik eden on binlerce insan var."

İşte bu şartlarda ve ihtilâlin getirdiği kaos ortamında Abdullah ibn Abbas gibi, Hz. Ömer'in daha 17 yaşında iken istişare meclisine aldığı âlim bir zat, Hz. Ali'ye "Muaviye, sana itaat edip, görevini bırakmaz. Onu şimdilik yerinde bırak ve düzeni sağlayıp, iktidarını güçlendirdiğin zaman onu azledersin." tavsiyesinde bulunur. Fakat Hz. Ali (r.a.), kesin kararlıdır; "Onu bir dakika bile yerinde tutup, daha fazla zulüm ve haksızlık yapmasına izin veremem." der.

Hz. Ali (r.a.), İslâm'ın ve Ümmet'in istikamet üzerinde bekası adına Peygamber Efendimiz'in Kur'ân'la birlikte andığı Ehl-i Beyt'in babası olarak, Sırat-ı Müstakîm'de istikamet için Cenab-ı Allah'ın namazlarımızda Fatiha Sûresi'nde günde 40 defa yollarına tâbi olabilmemiz için dua etmemizi emrettiği küllî ve yanıltmaz rehberlerdendir. O rehberin gözünde ve gerçekte adalet o kadar değerli ve önemli, zulüm o ölçüde bir günah ve dehşetli bir cinayettir ki, Ümmet çapında da olsa gerçekleşmesi meşkûk bir maslahata adaletin bir dakikası dahi feda edilemez ve bu maslahat adına bir dakikalık zulme dahi göz yumulamaz. Hz. Bediüzzaman'ın (r.a.) Hz. Süleyman'a (a.s.) rüzgâra binerek havada seyahat etme, hayvanların dilinden anlama ve uzak mesafelerden göz açıp kapayıncaya kadar eşyayı celbetme gibi mucizelerin niye verildiği konusundaki açıklaması, bu gerçeği kavramada faydalı olacaktır:

Hz. Süleyman (a.s.), nebî olarak mutlak masumdu; dolayısıyla, bir nebî melik olarak ülkesinde en küçük bir zulüm işlenemezdi ve işlenecek olsa bu, masumiyetine halel getirirdi. Çünkü bir idareci, idaresi altında olup biten her şeyden, bir hükümdar, bir devlet başkanı, icranın başı olarak başbakan, ülkesindeki her haksızlık ve zulümden sorumludur ve sorguya çekilir. O bakımdan, masumiyetine halel gelmemesi için Allah (c.c.), Hz. Süleyman'ı söz konusu mucizelerle donattı. Hz. Ömer'in (r.a.) "Dicle kenarında bir kurt bir kuzuyu kapsa İlâhî adalet onu Ömer'den sorar." sözü ve bir kıtlık senesinde başını yere koyup, "Allah'ım! Ümmet-i Muhammed'e benim günahlarımdan dolayı azap etme!" diye inlemesi, bu gerçeğin ne ölçüde farkında olduğunu gösterir. Yoksa bu söz ve bu tavır, Hz. Ömer adına hususî bir fazilet değildir; her idarecide bulunması gereken bir şuur hal ve tavrıdır.

Evet. Gözü kapalı idareye, ülke idaresine talip olanların, bırakın ülkesinde en küçük bir zulüm işlenmemesi için ölesiye bir hassasiyet ve gayret göstermeyi, ikbal ve istikballeri adına zulüm adına zulüm işleyen ve bunlara Din'den güya gerekçe temin edenlerin ve zalimler dişi deveye erkek de dese alkışlarla bunu tasdik edenlerin, ak dedikleri karaya ak, kara dedikleri aka alkışlarla kara diyenlerin Hz. Ali'den öğrenecekleri bir şey var mıdır?

Kaynak: http://www.zaman.com.tr/ali-unal/hz-alinin-verdigi-ders_2245789.html