Sosyal kabadayılardan kurtulmak için!...

Çok şükür olaylara ve kişilere karşı ‘gazetecilik refleksim’, aynen 40 yıl önceki o hızlı muhabirlik günlerimdeki gibi devam ediyor. Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın (GYV) geleneksel iftar yemeğinde olup bitenleri merak etmem çok doğal. Böyle bir ortamda duygu yüklü manevi değeri çok fazla geleneksel iftara kimlerin katıldığını, kimlerin konuştuğunu, neler dediğini tek değil birkaç gazetede okudum. Açıkçası gitmiş kadar bilgi sahibi oldum. Beşiktaş Belediye Başkanı Murat Hazinedar ile yeri hâlâ kalbimizde olan efsane futbolcu Hakan Şükür’ün yürekli konuşmaları çok hoşuma gitti. Zaten ikisi de geceye katılanları yürekli insan olarak takdim etmiş. Çok samimi söylüyorum, davetli olsaydım koşarak giderdim.

Ve tabii ki GYV Onursal Başkanı Fethullah Gülen Hoca’nın ABD’den gönderdiği mesajı birkaç kez, hem de her kelimenin altını çizerek okudum. O kadar güzel şeyler hatırlatmış ve önermiş ki… Bazen tüylerim diken diken olacak kadar duygulandım. “Ahh Allah’ım, sen bize bunları da çabuk göster” demekten başka bir şey diyemedim. Şimdi son satırlarını sizinle paylaşıp, bakın nereye geleceğim.

Dürüst ve çalışkanlar kime sığınsın?

Sayın Fethullah Hoca mesajının sonlarına doğru diyor ki: “Gürül gürül konuşmak icap eden anlarda bile sadece yutkunmakla iktifa edişim, bozulan köprülerin bütün bütün yıkılmasının önünün alınabileceğine ve yeniden mürüvvet ufkuna ulaşılabileceğine olan inancımdır. Evet sizler gibi vicdan genişliğine sahip fazilet kahramanlarının mütemadi gayretleriyle bir kere daha insanlarının özlerindeki ünsiyete yöneleceği böylece sevgi ve diyalog çağlayanının eskisinden gür akacağı kanaatini taşıyorum. Bir zamanlar çokça gördüğümüz o nazlı nazlı bir araya gelişlerin ve o yürekten birbirini selamlayışların canlanıp devam edeceğine inanıyorum.”

Sayın Hocam bunların hepsi çok duygusal dilekler. Hepsi güzel ve doğru. Lütfen yabancıların ‘mobbing’ dediği sosyal kabadayılık hakkında da düşüncelerinizi bir vesileyle açıklayın. Çünkü ‘mobbing’, çağımızın en tehlikeli hastalığı haline geldi. İşini iyi hatta mükemmel yapan, ilişkileri olumlu, çevresindekiler tarafından sevilen, çalışma ilkeleri ve değerleri sağlam, bunlardan ödün vermeyen, dürüst, güvenilir ve ekmek yediği kuruma sadık, bağımsız ve yaratıcı, zorbaların yeteneklerinden üstün özelliklere sahip kişilere de Allah için yardımcı olun. Kötülere karşı onlara da yol gösterin. İyi ve çalışkanlar toplum içinde ‘kurbanlık’ gibi kaldılar. Bir grup insanın bir kimseye veya başka bir gruba sosyal kabadayılık yapması insanlık mı? Psikolojik şiddet, baskı, kuşatma, taciz, endirekt yollardan rahatsız etmek, önünü kesmek, yeteneklerini göstermesini engellemek yani yok etmeye çalışmak dinimizde var mı? Bu insanlığa ve devletimize zarar değil mi? Özellikle gruplaşmış (hemşehri, mezhep, okul, dernek gibi) kontrolün zayıf olduğu kurumlarda gücü elinde bulunduran kişilerin diğerlerine psikolojik yollardan, uzun, süreli sistematik baskı uyguladığı açıkça görülüyor. Biliyorsunuz, mobbing duygusal bir saldırıdır. Yaş, ırk, cinsiyet ayırımı gözetmeden, rahatsız etme ve kötü davranış yoluyla herhangi bir kişiye yönelen saldırganlıktır. Kişiyi iş yaşamından dışlamak amacıyla kasıtlı olarak yapılır. Sonunda işveren tarafından sosyal hakları verilmeden kapının önüne konulur. Bu arada mesleki ve toplumsal itibarını da düşürürler. Böylece başka işyerlerinde parlamasını engellerler. Bunu yapanlar çok kibar insan rolü oynar. Düşüncelerini hiç belli etmez. Pek çok gazeteci kardeşim şu sıralar mobbing yüzünden işizdir veya manevi işkence altında yaşamaktadır…