Karanlığın yüreği

Joseph Conrad “Karanlığın Yüreği”ni bir çağ kapanırken, 1899’da yayımlamıştı. İngiltere’den Afrika’nın içlerine bir yolculuğu anlatan bu kısa roman (ya da uzun öykü) hâlâ sömürgecilik dendiğinde akla ilk gelen, Harold Bloom’un deyişiyle herhangi bir dilde üzerine en çok eleştiri yazılan edebiyat eseri.

“Karanlığın Yüreği” Conrad’ın Kongo’dayken tuttuğu notlara dayanıyor. Başkahraman Marlow’un Bay Kurtz’u teslim almak için Afrika’nın içlerine (“karanlığın yüreği”ne) tekneyle yaptığı yolculuğu okuruz kitapta. “Dünyanın en büyük, en yüce kentinden” (Londra’dan) yola çıkan Marlow, “kara derili” insanlarla karşılaşır. Onu gönderen ve “Kıta Avrupa’sının bir kuruluşu” olan şirket, Avrupa emperyalizmini ve sömürgeciliğini simgeler. Birçok eleştirmene göre Conrad “ticaret yoluyla dünyanın parasını kıracak” Batılıları anlatırken özeleştiri yapıyor ve ahlâk sorunuyla hesaplaşıyordu. Onlara göre, kitabın isimsiz anlatıcısının hikâyeyi Marlow’dan dinlemesi bunun ispatıydı. Conrad’a en güçlü itiraz yıllar sonra, Afrika edebiyatının belki de en önemli ismi olan Chinua Achebe’den geldi. Achebe için “Karanlığın Yüreği” apaçık ırkçı bir romandı: Anlatıcısına, “Hayır, insanlık dışı değildiler. En kötüsü de buydu anlıyor musunuz? İnsanlık dışı olmadıkları kuşkusu...” dedirten Conrad, Afrika’yı “ötekiler” olarak betimliyor ve sömürgeciliği meşrulaştırıyordu. Anlatıcı değiştirmek gibi “edebi oyun”lar yazarı masum gösteremezdi. Francis Ford Coppola ise Kongo’yu Vietnam’a çevirip romanı sinemaya uyarlamış, böylece “Apocalypse Now” adlı unutulmaz film ortaya çıkmıştı.

Devlet erkânının son Afrika seyahati bana “Karanlığın Yüreği”ni hatırlattı. Kitabın adının günümüzle örtüşen çağrışımlarından bahsetmiyorum sadece – Conrad’ın katmanlı anlatısı gibi sömürgecilik bağlamında da okunabilecek bir durumla karşı karşıyayız. Okul kapattırmak için ülkeden ülkeye koşan saraylı, kimimize Arif Nihat Asya’nın dizesini anımsatmıştır: “Ebu Cehil kıtalar dolaşıyor”. Okul kapattırmak için bu kadar enerji harcayan birine “cehalet babası” sıfatı doğrusu yakışır. Ama olan biteni “Karanlığın Yüreği”ni akılda tutarak düşünmek daha aydınlatıcı olabilir.

Edward Said bir sistem olarak oryantalizmi Napolyon’un Mısır seferiyle (1799) başlatır, çünkü “şark” bilgisi böylece kurumsallaşmıştır. Aynı şey sömürgecilik (kolonyalizm) için de geçerli: “Oryantalizm sömürgeciliğin keşif kolu” diyordu Cemil Meriç. Yani Afrika’da gönüllülerin beklentisizce açtığı okulları kendi çıkarı uğruna devletleştirmek sömürgeciliktir. Bir ülkede sivil toplumun açtığı kurumları tahakküm edercesine bir başka devlete bağlamak sömürgeciliktir.

Albert Memmi bir dönüm noktası sayılan kitabında sömürgeciliği “faşizmin bir türü” olarak nitelemişti. George Orwell, Burma’da beş yıl boyunca sömürgeci yönetimin memurluğunu yaptı. Daha sonra sömürgeciliği şöyle tanımlayacaktı: “Nihai amacı hırsızlık olan despotizm”. Bugün Afrika’ya devlet eliyle eğitim teklifinde, geç kalmış bir sömürgecilik hevesi seziliyor. “Size bizim devletimiz eğitim versin” sözü (bunu 12 yılda eğitimi arapsaçına çeviren bir iktidar söylüyor) yine Edward Said’in hatırlattığı “üstün olmak bizim yazgımız” duygusunun kaçamak dile gelişi: Çünkü bu söz gelişmiş bir Avrupa ülkesinde değil, sadece Afrika’da söylenebiliyor. Hangi okulun çocuklarınızı eğiteceğine kendiniz karar veremezsiniz, der gibi bir tavır... Ama tarihi bir kostüm defilesi zannedenler, “gökten bir uçak indi / içinden uzun boylu bir adam çıktı” gibi efsanelerle (!) de beslenen ilkel bir sömürgecilik parodisi için iki yüzyıl geç kaldıklarının farkında değiller.

“Karanlığın Yüreği” şu unutulmaz cümleyle biter: “Dünyanın son noktalarına dek giden dingin su yolu, bulutlu göğün altında koyu koyu – sanki çok büyük bir karanlığın yüreğine akıyordu.” Romanın asıl kahramanı isimsiz anlatıcı, Marlow veya Kurtz değil de geniş ve yaşlı ırmaktır sanki.

Karanlığı yüreğinde taşıyanlar; dünyayı iki asır, Hizmet’i çeyrek asır geriden takip edenler tarihin büyük ırmağında akıntıya karşı yüzüyor. Boğulmamak için çırpınmak zorundalar.

Kaynak: http://www.zaman.com.tr/can-bahadir-yuce/karanligin-yuregi_2273795.html