‘Paralel devlet’e de hayır, ‘Parti devleti’ne de
Birileri sabahtan akşama tezvirat yaparak “paralel devlet”ten bahsediyor. Devlet hizmetinde çalışan insanların kültürel kimliğinden hareketle ya da ideolojilerini bahane ederek böyle yaftalamaları kabul edilebilir değil. İnsanlar Alevi’dir, Sünni’dir, cemaate sempati duyar, tarikata katılır, sağcı olur, solcu olur... Önemli olan işyerine girdiğinde amirlerinin verdiği işi doğru yapmasıdır. Görevini ihmal ederse kanuni süreç bellidir; inceleme yapılır, soruşturma açılır... Sen şu görüşe sempati duyuyormuşsun diye insanları fişlerseniz anayasal suç işlemiş, insanlara zulmetmiş olursunuz. 28 Şubatçıların yaptığı zulüm de tastamam bu idi. Bugün benzer bir metodun kullanılması asla kabul edilemez. Bir kişi devlet hiyerarşisini aşıyor, başka yerlerden talimat alıyorsa bunu ispat eder ceza verirsiniz. Somut bir delil olmaksızın atılan her adım cadı avıdır ve tarih bunun hesabını mutlaka sorar.
Çok ilginç; paralel devlet diye suçlamalar yapanları dinlediğinizde yeni bir paralel devlet projesi ile karşı karşıya kaldığınızı anlıyorsunuz. Bu resmen parti devletidir. Aynen tek parti yönetiminde olduğu gibi her şeyi partiye havale etmek, il ve ilçe teşkilatları, kadın ve gençlik kollarının karar mekanizmasında etkin rol oynamasını sağlamak, bir çeşit parti devleti özlemini çağrıştırıyor. Konuşmalardan çıkan sonuç bu! Eminim AK Parti tabanı da İsmet Paşa zamanından kalma 1940’ların parti devlet modeline razı olmaz, olmayacaktır.
Türkiye’nin ne paralel devlete, ne de parti devletine ihtiyacı var. Alelacele uydurulmuş kavramların istikbale yansıyan mahzurlarını anlamak için ‘Aynştayn’ olmaya gerek yok. Türkiye’nin daha çok demokrasiye, daha çok özgürlüğe ihtiyacı var; gerisi palavra…
Gel de kahrolma...
Bazı dost ve kardeş medyada yer alan ifadelere bakınca gerçekten büyük üzüntü duyuyorsunuz. Sosyal medyadaki ne idüğü belirsiz saldırılardan bahsetmiyorum; gazetelere yansıyan, editör eli değmiş evrak-ı perişandaki vahşi tarzı kastediyorum. Bir arkadaşıma rica ettim; uzun zamandan beri devam eden bu hakaretamiz; hatta bazen küfürbaz gazeteciliği derlemeye başladı. Yalan haberleri de. İftira dolu bilgileri de. Alt alta yazınca karşıma korkunç bir tablo çıkıyor ve bizim gazete çok beyefendi kalıyor. Kalsın n’apalım. Sarf edilen sözler tarihe geçecek, birileri bir gün mutlaka çok utanacak; hatta belki de helalleşmeden öbür aleme kalacak yalan ve iftiranın hesabı kendilerinden sorulacak. İtiraf etmek zorundayım ki 28 Şubat’ta da, 27 Nisan’da da, Ergenekon’da da hiç bu kadar nezaket dışı ifadeler görmemiştik. Adamlar bizimkilerden daha beyefendi çıktı. Gel de kahrolma!
- tarihinde hazırlandı.