Yeni başlayanlar için paralel

Nerede okumuştum tam hatırlamıyorum; geçtiğimiz asrın en büyük özelliğinin ‘isimlendirme’ olduğunu yazıyordu. Hâkim noktadaki birileri bir şekilde isim koyup, yaftayı yapıştırıyor, diğerleri de ömür billah o etiketten kurtulmak için didinip duruyor. Ülkemiz bağlamında ele aldığımızda ‘irtica’ tam da böyle bir şeydi. Özellikle geçtiğimiz asrın son çeyreğinde bitmeyen sakız kıvamında çiğnenip durdu.

Kadim düşmanlıklar ve iflah olmaz kan davaları üzerinden üretilen bu yaftalama ve neticesindeki ötekileştirme sürecinde bir kesim en kaba ve vicdansız hatlarıyla etiketleyip suçluyordu. Diğer kesim ise kendilerinin öyle olmadığını ifade etmeye nafile çabalıyordu.

Belki bir yanılsama, belki iflah olmaz iyi niyet, ne derseniz deyin, ülkenin o marazi tünelden geçtiğini düşünmeye başlamıştık. Zira vesayeti tutan kilitlenmiş parmaklar nispeten gevşemiş, hatta vazgeçmiş gibi duruyordu. Ancak, son yaşananlara bakıldığında sadece bir el değiştirme ve nöbet değişimi olduğunu görmek derin ve müteessir bir yanılgıdan ibaret kalıyor.

Vesayetin yeni sahiplerinin çiğnedikleri yeni sakızın adı ‘Paralel’. Geçtiğimiz yazıların birinde yine ifade etmeye çalışmıştım, ‘çaya çorbaya paralel’ şeklinde ancak mizahî düzlemde ifade edilebilecek bu eski geleneğin yeni şekli, dozu her geçen gün artan bir cinnet ve gözü dönmüşlükle hüküm sürmeye devam ediyor. Daha düne kadar temel hak ve özgürlükler konusunda canları yanan, vicdanî talepleri olanların yazıp çizdiklerine, ekranda söylediklerine baktıkça insan ‘gerçekten hayret ediyor’ ve izahını yapmaktan aciz kalıyor.

Cumhuriyet dönemimiz belki pek çok açıdan başarısızdır ancak düşman ve hain üretme konusunda oldukça parlak bir geçmişe sahip olduğumuz bilinen bir şey. Temele inildiğinde kâğıt üzerinde zihniyet farklılığı gösteriyor gibi duran bu ortak anlayışın, dip koçanındaki gerekçenin aynı olduğu görülüyor: Yeniden inşa! Devlet ve millet kavramlarının zemininin kayganlaşıp birbirine girdiği son dönemde, bu üretim modeli ve uygulamasının boyut atladığı da ayrı bir enteresanlık.

Durum böyle olunca her olumsuz gelişmenin en kolay ifadesi ve gerekçesi de oluşmuş oluyor: Ah bu paraleller!

Sadece son birkaç ayın gelişmeleri üstün körü tahlil edildiğinde milletin temelden ayrışmaya başlayıp, ciddi ve kalıcı nefretin tohumlarının serpiştirildiğini görmekle beraber, bir tarafa temerküz eden yapının heterojenliği de bunun kanıtı gibi. Milletin manevî hissiyatını toplayıp, zor duruma düşen işadamı, yola çıkan ineğe çarptığı kazayı bile paralellere yüklerken, evinin havuzunun altını telefon kartı hazinesi yapan kişi aynı tepede dalgalandırıyor bayrağını.

İzahta zorlanılan her şeyi aynı kelime ile ifade edip işin içinden çıkmak mümkün artık. Bayrağınız mı indirildi; paralel… Trafik cezası mı yediniz; paralel… Komşu ülke ile savaş çıkarma toplantınız mı dinlendi; bittabii paralel. Bunlar yayınlandı mı; filhakika paralel!

Arama motoruna ‘Paralel’ yazdığınızda 99 bini haber olmak üzere 18 milyon sonuç alıyorsunuz. Şüphesiz bu algı operasyonu ciddi bir başarı ve hakkının teslim edilmesi lazım.

Bütün enerjinin ve çabanın sentetik öcüler üzerine hasredildiği bir çağda, ne ‘Kimmiş paralel?’ diye sorgulamanın anlamı kalıyor, ne de yaşanan akıl dışılıkları oturup ciddi ciddi analiz etmenin. Cinnetin bir devlet politikasına dönüştürüldüğü dönem ne zaman biter bilmiyorum ama tarihçilerden ziyade mizahçıların hammaddesi olan bir topluma doğru hızla savruluyoruz mamafih!

Kaynak: http://www.zaman.com.tr/mahmut-nedim-hazar/yeni-baslayanlar-icin-paralel_2239078.html