Her yer Taif oldu, taşlanıyoruz
Taif Arabistan'da bir şehir. İslam tarihinin en dramatik olaylarından birine beşiklik eden bir şehir. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sav Taif'e gider. Niyeti sadece şehir halkına Allah'ı anlatmaktır. Yanında evlatlığı Zeyd de vardır. Ama Taif halkı Peygamber Efendimizi hiç dinlemeden taşlamaya başlar. Taşlama şehirden çıkıncaya kadar sürer. Ki bazı tarihçilere göre bu mesafe 2,5 kilometredir.
Hz. Zeyd, Peygamber Efendimizi korumaya çalışsa da taş saldırısı dört bir yandan geldiği için bu mümkün değildir. Kendilerini zor bela şehir dışında bir üzüm bağına atarlar. Sadece Hz. Zeyd'in vücudunda yüze yakın yara bere vardır. Akıl almaz vahşet onları üzmüş, yaralamış, incitmiş ve kırmıştır. Üzüm bağının sahibinin kölesi elinde bir tabak üzümle yanlarına gelir. Gördükleri tek sıcak yüz budur ve yüzün sahibinin adı Addas'tır. Üzümü yerken yapılan kısa sohbet sonrasında Addas Müslüman olur. Ümit ettikleri güzellik, Peygamber Efendimizin "hayatımın en kara günü" diyeceği anın sonunda, ümitlerinin kırıldığı bir noktada gerçekleşmiştir.
Hizmet aylardır her yönden taşlanıyor. Bir büyük abi, bazıları bizzat tanıdığı insanlar olmak üzere çok sayıda insanın Hizmet aleyhinde tavırlar sergilemesinin şaşkınlığı ile kullandığı "Ne çok insanı dost bilirdik, meğer ne kadar çok düşmanımız varmış." ifadesi 17 Aralık sürecinin kilit cümlesi olarak zihnimde yer etti. Acımasız saldırılar bana Taif'i hatırlattı.
Yine taş saldırısı var. Günümüzün taşları ise hakaret veya küfür olarak atılıyor. Onlarca değil yüzlerce hakaret. Yıllardır halkın içinde olan ve bizzat halk tarafından Hizmet'e dönüştürülen bir hareket sanki yeni keşfedilmiş gibi yerden yere vuruluyor. 17 Aralık öncesi Hizmet'i yere göre sığdıramayan bir çok kişi de bu kervana dahil olmuş bulunuyor. "Vatan haini, İsrail işbirlikçisi, CIA ajanı" bu iftiraların en çok dillendirilenleri.
Hizmet'te 20 yılı aşkın süredir bizzat faaliyet gösteren bir esnaf abinin bile kafası karışmış. "Bunlar doğru mu?" diye bana soruyor. "Abi 20 yıllık faaliyetin içinde sen böyle bir duruma şahit oldun mu? Şahit olanı gördün mü? Senden böyle bir talepte bulunan oldu mu? Yapılan hizmetlerde seni bu açıdan şüphelendiren var mı? Hizmet içinde bu tarife uyan bir kişi tanıyor musun?" sorularımın hepsine "Hayır" cevabı veriyor.
Ben de ona "Ben de 30 yıldır Hizmet'teyim ve bir gazeteci olarak böyle bir duruma şahitlik etmedim. Bir kişi koca bir camiayı 8 ayda vatanseverlikten, vatan hainliğine çıkarmaya çalıştı. Feraset sahibi bildiğimiz milyonlarca Müslüman da buna inandı. Ve bu insanlar 8 ay önce yapılan çalışmaları takdir ediyor, çocuklarını Hizmet'e teslim ediyorlardı. 8 ay önce takdir edilen bu hizmetleri kim yapıyorsa yine aynı insanlar yapıyor ve aynı işleri yapıyorlar. İnsanlar da yapılan işler de değişmedi. Ki gördüğün gibi aynen de devam ediyor. Yeni olan ise sadece atılan iftiralar. Bunlara inanmak ne kadar insafla, izanla ve ferasetle bağdaşıyor? Bu kadar iftiranın bir tane belgesi olmaz mı?" dedim.
Aslında bu olumsuz inanç büyük ölçüde yoğun propagandist baskıdan ve biraz da dünyevi korkudan kaynaklanıyor. Hizmet'e ağır sözler söyleyen bir kişinin Batılı bir ülkeye göndereceği çocuğuna sahip çıkılması için Hizmet'ten yardım istemesi, çocuğunu Hizmet'e emanet etmesi başka nasıl açıklanabilir.
Sahi siz de, çocuğunuzu başka bir şehre veya başka bir ülkeye göndereceğiniz zaman Hizmet kadar güvenilir kaç kurum tanıyorsunuz?
Neyse derdi veren Allah dermanını da gönderiyor. Yazıya Taif'ten girmiştik. Stuttgart'tan Enes isimli genç bana "sizin gibi mefkure yolcularına acizane moral olması dileğiyle" diyerek bir mektup yazmış. Mektup özetle şöyle:
"Son yıllarda hizmet ehli, yani kısacası Allah rızası için koşturup duran civanmert insanları tanıma şerefine nail oldum. Bu insanların derdi ne mal ne mülk, ne de başka dünyevi bir zevk. Tek bir idealleri var oda ilahi kelimetullah ve dünyanın kardeşlik neşvesi içerisinde yaşanır bir hal alması. Bugünün şartlarına göre ideal ve idealist bir nesil yetiştiren bu önden giden atlılardan Rabbim ebeden razı olsun. İnsanlar sizlere muhtaç. Kardeşliğe muhtaç. Yaşatmak için yaşayan tüm ruh insanlarından Rabbim razı olsun. Sizlerden olamadım. Çünkü sizlerden olmak: gönül insanı olmak, ibadetini zirvede yapabilmek demek. Size çeşitli lakaplar takanlara kızmayın, onlar insanlık dersinde daha ilkokulu bitiremediler. Onların sizin gibi öğretmeni olmadı. Onlara dua edin. İnsanları olduğu gibi kabul eden sizlere daima gıpta ile bakacağım. Rabbim yolunuzu açık etsin."
Addas elinde bir kase üzümle yine gelmiş. Moral olsun, afiyet olsun efendim.
- tarihinde hazırlandı.