Stockholm'deki Türkiye

İkinci kez geldiğim İsveç'in başkenti Stockholm'de, havaalanında arabaya binerken rehberimiz uyarıyor: "Burada kurallar çok önemli. İster önde ister arkada oturun, kemer takmazsanız şoför değil siz yüksek ceza ödersiniz."

Dünyanın gelişmişlik derecesi en yüksek kentlerinden birindeyiz. Yanımda oturan arkadaşım şöyle diyor:

"Kanunları ve kuralları uygulayan ülkelerin geliri de artıyor. Boşuna kişi başına milli gelirleri 50 bin dolar değil..."

Stockholm'de ilk kez Anadolu Kültür Festivali düzenleniyor. Dialog Slussen isimli kurumun düzenlediği festivale Türkiye'den aralarında AK Parti Genel Sekreteri Haluk İpek, Hüseyin Tanrıverdi, Muhammet Çetin ile CHP'den Adnan Keskin gibi çok sayıda milletvekili de katılıyor.

Bu festival, ilk olması kadar Türkiye'den üç önemli şehri, İstanbul-Konya ve Mardin'i öne çıkartmasıyla da farklılaşıyor... Bunun birkaç nedeni var ama en önemlisi her yıl 500 bin İsveçlinin Türkiye'ye turist olarak gitmesi. Bildikleri sadece Antalya ve Bodrum... İstanbul bile gündemlerinde yok. Dialog Slussen yetkilisi Kubilay Altan amaçlarını şöyle anlatıyor:

"40 yıldır bizim insanlarımız burada. Ama bugüne kadar Türkiye'nin kültürünü yeterince tanıtamamışız. Bizler de bunu bir eksiklik olarak gördüğümüz için böyle bir festival yapmaya karar verdik. Geçen sene ABD'de Los Angeles'ta yapılan festivali de kendimize model olarak aldık."

Bir süre açılış törenini izliyorum. İsveç'teki Türkiye denince akla Süryaniler ve Konya'nın Kula ilçesi geliyor. Süryanilerin sayısı 100 bini aşıyor, bir o kadar da, çoğu Kulalı Türkiyeli var.

Türkiye'den göçmek zorunda kalan Süryaniler İsveç'te önemli bir toplumsal güç haline gelmiş... Üç milletvekilleri, TV'leri, gazeteleri, hatta futbol takımları bile var. Ama hâlâ doğdukları topraklara hasretler...

Türkiye uzun yıllar içinde küstürüp gönderdiği Süryanileri yeniden kazanmak için çaba harcıyor. Aslında onlar da değişen Türkiye'yi yakından izliyor ve dönüş sinyalleri veriyor ama hâlâ zorla el konulan arazilerini alıp alamayacakları konusunda kaygılılar.

Bu kaygıyı AK Parti Genel Sekreteri Haluk İpek'e iletiyorum.

"O sorunu büyük oranda azınlıklarla ilgili mülk yasası halletti. Sanıyorum ondan haberleri yok. Türkiye'nin bu tür sorunları halledecek gücü var."

Osmanlı'nın Demirbaş Şarl'ı

Festivalin düzenlendiği Stockholm'ün ünlü meydanın orta yerinde ünlü bir kral heykeli var; Emin Oktay tarihini okuyanlar bilir, Osmanlı'nın Demirbaş Şarl dediği kral XII. Şarl... O aslında İsveçlilerin Fatih'i...

Onun Osmanlı'yla ilişkisi nedeniyle bugün İsveçliler Türkiye'ye daha sıcak bakıyor, hatta AB sürecine en büyük desteği onlar veriyor.

İlginç bir öyküsü var.

O heykele bakarken, yanıma gelen eski solcu yeni sanatçı Burcu-Kudret Ada çiftiyle konuşuyoruz.

Bu ikiliye Anadolu Festivalini soruyorum. Gülen Cemaati'ne yakın isimlerin düzenlediği böyle bir etkinliğe soldan nasıl bakılıyordu:

Kudret Ada şunları söylüyor:

"Bugüne kadar böyle büyük bir etkinlik yapılmadı. Şu ana kadar da kimseyi dışlamadan herkesle diyalog içinde bu işi götürüyorlar. Bence çok önemli bir başarı..."

Festival alanını gezerken, çok sayıda Türkiyeliyle konuşuyorum. Büyük çoğunluğu da 12 Eylül nedeniyle ülkeyi terk etmek zorunda kalan solcular. Onlardan biri de Zafer Albayrak.

Albayrak, Türkiye'yi yakından izliyor ve etkinliği şöyle değerlendiriyor:

"Türkiye mozaiğini ayrım yapmadan buraya taşımışlar. Roma'da, Süryani de var Osmanlı da... Bence bu Türkiye'deki herkesin değiştiğini ötekini anlamaya başladığını gösteriyor. Hâlâ değişmeyenler var ama ben süreci olumlu buluyorum."

Stockholm'de güneş bir görünüp bir kayboluyor. Biz biraz üşüyoruz onlar bahar keyfinde... 14 ada, 57 köprüden oluşan ve kayalar üzerine inşa edilen bu şehri gezerken, hayranlık duymamak mümkün değil...

İsveçliler bugün dünyanın en ileri demokrasisini yaşıyorlarsa bunda iki yüz yıldır savaş yaşamamalarının da büyük katkısı var.

Bunu biz neden başaramayalım?