Algı yöneticileri
Temel, Karadeniz'de bir cinayete karışıyor ve kaçıyor. Uzun aramalardan sonra yakalanıp mahkemeye çıkartılıyor, hakim soruyor.
"Oğlum neden öldürdün adamı bir anlat bakayım cinayeti." diyor. Temel, "Efendim, ben İstanbul'dan yola çıkmıştım." diye başlıyor, en ince ayrıntılara giriyor, lafı dolandırıyor, değiştiriyor, uzatıyor, sündürüyor ama bir türlü cinayete gelmiyor. Hakim bir daha soruyor, "Oğlum şu cinayeti anlat nasıl oldu?" Temel bir türlü olaya gelmeyince hakim kızarak ''Bırak bunları da asıl şu cinayete gel" deyince, Temel pişkin pişkin cevap veriyor: "Cinayete geleyim de beni içeri tıkasın öyle mi? Gelmem tabiî ki..."
Temel'in hikâyesi, Türkiye'nin son yıllarının hikâyesine ne kadar da benziyor öyle değil mi? Biz algıları, kanaatleri, zanları tartışmaktan kriminal olaylara bir türlü gelemiyoruz. Belki de kriminal olaylara karışanlar ısrarla olayın konuşulmasını engelliyor. Medyatik bir illüzyonla yine kriminal olayları değil algıları, zanları kanaatleri konuşuyoruz.
Şike soruşturmasını 'camia'nın yaptırdığına delil olacak bir şey var mı? 'Camia'nın şike soruşturmasının arkasında olduğuyla ilgili kanaat ya da algı nereden kaynaklanıyor? Birkaç psikolojik harpçinin söylediklerinden başka elle tutulur, gözle görülür bir bulgu ya da belge var mı? Yok!
Nazlı Ilıcak Sabah gazetesinde yayımlanan dünkü yazısında bir liste verdi. Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım'ın 3 Temmuz'dan bu yana dava açtığı televizyon kanalları ve yazarların listesiydi bu. Yıldırım'ın dava açtığı kanallar şunlar: "CNN Türk, NTV Spor, Kanaltürk, Kanal D, TRT Haber, Haber Türk, CİNE 5, Kanal 7, A Haber, Samanyolu Haber, Bugün TV." Bir de dava açtığı yazarların listesi var: Adnan Demir, Bilgehan Uçak, Ahmet Çakar, Mehmet Baransu, Nazif Karaman, Yusuf Yazıcıoğlu, Erman Toroğlu, Hasan Kılıç, Kürşad Oğuz, Sanem Altan, Ali Nazım Onaran, Seçil Şengelir, Gürdal Gürler, Bilal Şahin, Mustafa Kahraman, Mustafa Dolu, Ekrem Açıkel, Gökmen Özdenak, Serhat Ulueren.
Listeyi yeniden incelediğinizde göreceksiniz ki, Aziz Yıldırım'ın avukatlarının Zaman Gazetesi'ne ya da bir yazarına açtığı dava yoktur. Üstelik 'camia'yla irtibatlı olduğu düşünülecek çok az televizyon kanalı, yazar ve yorumcu var dava açılanlar listesinde. Onların da 'şike soruşturmasıyla ilgili kanaatlerini söyleyenler' olduğunu tahmin ediyorum. Yani bu ülkedeki herkes gibi iyi ya da kötü anlamda beyanda bulunanlar, herhalde.
Yani eldeki en somut bilgiler bile, oluşturulmaya çalışılan bu kanaatin aksini söylüyor. Yani CNN Türk kadar, Kanal D kadar bile dava açılmamışken neye dayanarak bu iddiaları gündeme getiriyorsunuz, belli değil.
Peki ne yapalım? Hukuku bu algı yöneticileri mi yönetsin? Bütün delilleri, belgeleri yok sayalım, savcıları, hakimleri ortadan kaldıralım sadece algı yöneticileri işlerin nasıl olacağına karar versin, öyle mi? Algı yöneticileri sizinle ilgili bir sürü kanıtsız infaz yapsın, biz bu arada da kriminal olayları asla konuşmayalım mı yani?
Sonra bu algı yöneticileri size ev ödevi versin, 'bu algıyı düzeltmeniz lazım' diye. Peki ne yapmalı bu algıyı düzeltmek için? Onlara göre, sizin suça bulaşmıyor olmanızın, hep haktan yana tavır almanızın, yaşatmak için yaşamanızın hiçbir önemi yok. Kendinizi algı yöneticilerine beğendirmeniz lazım. Ortada kocaman kocaman darbe girişimleri var, cinayetler ve bombalamalar var ama suçu tartışmayalım, suçluya bakmayalım, ortadaki cinayetleri görmeyelim, kanunsuzlukları, yolsuzlukları, darbe girişimlerini görmezden gelelim ki 'böyle bir algı' oluşmasın! Bu mudur yani? Savcılar ve hakimler tarafından işlendiği iddia olunan bir suç varsa da algı yöneticileri ne diyorsa ona göre karar verelim!
Ancak yakın tarihimiz bu algı yöneticileri için bize hiç de olumlu şeyler söylemiyor. Onların sabıka dosyalarına bakarsanız görürsünüz. Onlar psikolojik harpçilerle kol kola yaşıyor...
- tarihinde hazırlandı.