Bu memleketi çiftliğiniz mi sandınız?
Dün Başbakan Ahmet Davutoğlu’na sorulan bir soru bile tek başına, McCarthy dönemini hatta Nazi Almanya’sını yaşadığımıza ispat olarak gösterilebilir. Acar muhabir Başbakan’a şöyle soruyor: “Paralel yapının yapısı itibarıyla devletin bütün kurumlarına nüfuz ettiğini düşünüyoruz ve bu yapının devlet kurumlarından çıkarılması gerektiği düşünülüyor. Nasıl bir sistem olacak? Yani medyada olsun, sermayede olsun veya eğitimde olsun çok sayıda okulları var, bunların yeniden ele alınması nasıl olacak?”
Böyle bir soruyu sorabilme cesareti bile bir ülkede faşizmi ispat etmeye yeter. O muhabire Başbakan’ın vermediği cevabı ben vereyim. Bu memleket kimsenin babasının çiftliği değildir. Bir kişinin iki dudağından çıkan şey kanun yerine geçmez. Kabul etmeseniz de, işin suyunu çıkartmış olsanız da Türkiye bir hukuk devletidir. Biraz gecikse de günü gelir bütün faşist uygulamaların, keyfi davranışların hesabı sorulur.
Hukuk devleti olan bir ülkede nelerin suç, nelerin suç olmadığı bellidir ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda paralellik diye bir suç yoktur. Bir isim takarak her rakip gördüğünüzün, bırakın malına mülküne el koymaya kalkmayı, bunu düşünmeniz, dillendirmeniz bile sizin ne denli tehlikeli olduğunuzu gösterir. Bugün hırsızlığınıza, yolsuzluğunuza, yalanlarınıza itiraz edenleri yok etmeye kalktığınız gibi, yarın iktidarınızı elinizden alacak diye diğer partileri de kapatıp mallarına el koymayacağınızı kim garanti edebilir?
Demokrasilerde seçimi kazananlar, bütün ülkenin sahibi olmazlar. Devlet, babalarının malı haline gelmez. Bugün insanları hukukun yazmadığı gerekçelerle aidiyetlerinden, sevdiklerinden ya da inandıklarından dolayı mahkum ederseniz, işlediğiniz nefret suçu er geç gelip bulur sizi. Tarih boyunca nefret suçu işleyenler, sadece taşıdıkları kimliklerden dolayı insanlara zulmedenler, eninde sonunda bunun hesabını vermişlerdir.
Paralellik asıl sizin kafanızda. İyice baktığınızda Türkiye Cumhuriyeti’nin yasalarına ve Anayasa’sına göre hareket edenlerin, sizin paralel diye suçladığınız insanlar olduğunu göreceksiniz. Aslında devlete paralel yapılanmayı siz yapıyorsunuz. Kanunların yazmadığı yetkileri kullanıp, kanunların yazmadığı tasarruflarda bulunuyorsunuz. Kanun dışı cadı avlarını siz yürütüyorsunuz. Size itiraz edenlere kanunlarda olmayan zulmü, baskıyı uyguluyorsunuz. Devlet yetkisini kullanarak kendinize kanunların yazmadığı maliyeler oluşturuyorsunuz.
Sizin bu devlette çalışmak ne kadar hakkınızsa bu ülkedeki herkesin de bu devlette çalışmak o kadar hakkıdır. Demokrasilerde muhalefet diye bir şey vardır. Hükümet etmeye talip olanların bulunacağı gibi, sizin iktidardan gitmenizi isteyen milyonlarca kişi de olabilir. Bunlar demokrasinin en olmazsa olmaz şartlarındandır. Her muhalif sözü iktidarınız için bir tehlike görmek, her aykırı düşünceyi çıktığı yerde bastırıp susturmaya çalışmak tam anlamıyla bir Ortadoğu yönetim biçimidir.
“Paralel yapı”yla mücadeleyi merak eden muhabire söyleyeyim, Nazi politikalarıyla mağdur edilen herkes kanun yoluyla bunların hesabını soracak. Tam 32 gündür özgürlüğü gasp edilen ve daha ne kadar gasp edileceği de belli olmayan Hidayet Karaca dahil, bütün özgürlükleri elinden alınanlar, işten atılanlar, attırılanlar, sürülenler, sınavlarda hakkı yenenler, mali ceza yoluyla malları gasp edilenler, kanun yoluyla bunların hesabını eninde sonunda soracak. Bugün olmazsa yarın, yarın olmazsa öbür gün.
Bu memleket kimsenin babasının çiftliği değil. Biz de kimsenin paryası değiliz.
Kaynak: http://www.zaman.com.tr/mehmet-kamis/bu-memleketi-ciftliginiz-mi-sandiniz_2270866.html
- tarihinde hazırlandı.