Kırmızı Parti
30 Ekim MGK’sının, tarihî olduğuna şüphe yok. Günler öncesinden nazara verildi. 28 Şubat’ta olduğu gibi kamuoyu hazırlandı.
Cumhurbaşkanı gündemi erken duyurdu. ‘Paralel yapı konuşulacak’ dedi. MGK’nın eski havası yok. Bildirileri, kararları pek tesirli değil. Yine de devletin güvenlik zirvesi. Önemsiz değil yani.
Erdoğan ‘cumhurbaşkanı’ sıfatıyla ilk kez başkanlık etti MGK’ya. Başka ilkler de vardı. Akdoğan, Kurtulmuş ve Çavuşoğlu’nun toplantıya ilk defa katılması gibi. Tarihî MGK için yapımı tamamlanan ‘Cumhurbaşkanlığı Sarayı’ yerine ‘Çankaya Köşkü’nün’
tercih edilmesi dikkat çekiciydi.
MGK’yı tarihî kılan ‘paralel yapı’ gündemi değil sadece. Türkiye, güvenliğini yakından ilgilendiren gelişmelerin tam ortasında. Güvenlikten öte devletin bekası söz konusu. Savaş riski hiç de az değil. Suriye, Irak yangın yeri. Bölücü terör tekrar kanlı yüzünü gösterdi. Örgüt, kırsaldan şehirlere indi. Her türlü bölücü, yıkıcı faaliyetin içinde.
30 Ekim sabahı Türkiye, Diyarbakır’da saldırıya uğrayan Astsubay Nejdet Aydoğdu’nun şehit olduğu haberiyle uyandı. İnsanın söylemeye dili varmıyor ama ülke sadece dış değil aynı zamanda iç savaş riski altında. Devletin zirvesini buluşturan MGK ‘tarihî’ diye nitelenmez mi?
MGK, ‘isyanın provası’ 6-7 Ekim olaylarını masaya yatırmayacak mı? Akan kanı konuşmayacak mı? Sıcak çatışmalara sahne olan Kobani’yi, IŞİD belasını görmezden mi gelecek? Peşmerge’nin gövde gösterisi yaparcasına ağır silahlarıyla Kobani’ye geçişine ses çıkarmayacak mı?
Nereden bakarsanız bakın, Türkiye hiç bu kadar güvenlik tehdidiyle karşı karşıya kalmamıştı. Ülkenin üzeri kara bulutlarla kaplı. Yaklaşan tehlikeyi ele almak ve tedbir geliştirmek MGK’nın varlık gerekçesi değil mi?
Herhalde ‘paralel yapı’ bu ağır gündem karşısında hafif kalır. Eğer varsa yasadışı bir ‘paralel yapılanma’ devletin önlemini alması en doğal hakkı. Şu ana kadar izah edilebilmiş değil. ‘Paralel’ ile kastedilen Cemaat. Ete kemiğe bürünmüş hali de 17 Aralık yolsuzluk operasyonuna imza atan polis ve yargı mensupları.
Yılın ilk MGK’sında sıcağı sıcağına gündeme geldi. ‘Ulusal güvenliği tehdit eden yapılanmalar ve faaliyetleri’ diye bildiriye yansıdı. Cumhurbaşkanı’nın dediğine göre Kırmızı Kitab’a girecekmiş. MGK, hükümete paralele karşı tavsiyelerde bulunacakmış. Ben de merak ettim ne önerileri olacak acaba...
İktidarın paralele karşı yapmadığı ne kaldı ki. Cadı avıysa cadı avı. Hükümet her türlü hukuksuzluğa, kuralsızlığı imza attı. Emniyeti, yargıyı hallaç pamuğu gibi attı. Bırakın makul şüpheyi, en ufak bir kuşku av sebebi oldu. Her bakan, her üst düzey bürokrat, keskin cadı avcısı. Buna yeni ne ilave edilebilir?
Kırmızı Kitap’la kastedilen milli siyaset belgesi... Fazla değer atfedilmesi doğru değil. İç ve dış tehditlerin sıralandığı, her 5 yılda güncellenen bir metin. ‘Kırmızı Kitap’ diye nam saldı. Bu belge gibi gizli anayasaları ortadan kaldırma vaadiyle iktidara gelenlerin bugün buna sığınması acınası bir hal.
‘Paralel’ diye nitelenen Cemaat ‘Kırmızı Kitap’a girince çok şey değişmez. O belgeyi okuyalardan da defalarca dinledim. Kitapta iki büyük iç tehdit hep yer aldı. Kalın harflerle irtica ve bölücülük unsurlarının devletten uzak tutulması gerektiği yazıldı. İrticanın siyasi teşekkülü olarak Milli Görüş ve partileri isim isim kaydedildi.
Bölücük bahsinde ise PKK. Bu iki tehdide karşı devletin uyanık olması istendi. Sonuç ortada. Milli Görüş’ün temelleri üzerinde yükselen AK Parti iktidar. PKK devlet nezdinde kabul gören en muteber örgüt. Her ikisi bugün ülkenin en etkili gücü. Eğer Kırmızı Kitap’ın hükmü olsaydı bugün iktidarda ‘sakıncalı’ diye fişlenen AK Parti kadrolarının olmaması gerekirdi.
30 Ekim MGK’sı tarihî. Ben iktidarın icraatını kayda geçirerek tarihe belge bırakmasını önemsiyorum. Cadı avcılığının tarihî vesikası bu.
Kaynak: http://www.zaman.com.tr/mustafa-unal/kirmizi-parti_2254382.html
- tarihinde hazırlandı.