Vicdan mı demiştiniz?

Bir arkadaş ‘Şu yazıya bir bakar mısın?’ dedi. Bir nefeste okudum. Sıcak, samimi üslup. Vicdanını konuşturmuş. Altındaki imza Saba Türk. Kendi internet sitesinde yayınlamış. Çok beğendim. Pek âdetim olmadığı halde uzun olduğu için özetleyerek paylaşmak istiyorum. Yazının başlığı ‘Paralel mi demiştiniz?’. Cevabı su gibi akıcı:

‘Her şey bir arkadaşın “Gazetemize abone olur musun?” cümlesiyle başladı. O kadar büyük bir önyargım vardı ki, gazetenin adını duyunca direk “Hayır” dedim. Ama kıyamadım da… Büyük bir sıkıntı yaşıyorlardı. Gönlünü almak için “Aldığımız gazete var birkaç tane” dedim.

“Tamam” dedi o da… Israr etse direnecektim abone olmamak için. Ama o kadar sıcak ve sitemsiz demişti ki o ‘Tamam’ı. “Ne kadar yıllık ücreti?” dedim ve nasıl oldu bilmiyorum ama abone oldum. ...Kimdi bu insanlar? Haşhaşi denilen, paralel ilan edilen ve devleti yıkmaya kalkan insanlar mı? Herkes ‘İşimizden aşımızdan oluruz’ endişesi ile onlarla aynı karede olmaktan bile uzak duruyordu.

Sürekli gözüm üstlerinde sanki yeni bir tür keşfetmiş gibi, merakla kendilerine yönelik en ağır hakaretlere bile sabırla susmalarını izledim. Normalde kimse dayanamazdı o hakaretlere. Onlar sustu, dayandı ama ben dayanamadım. Onlar sabrederken ben onlara yapılana isyan ettim. ...Kafamda bir sürü soru; şimdi bunlar mı yıkacaktı devleti? Bunlar mı örgüttü, bunlar mı haşhaşiydi? “Karıncayı bile incitmekten sakının” derken ‘bile’ kelimesinden incinen insanlar…

Bu düşüncelerle onları tanımaya çalışırken, birileri de çıkıp ha bire saydırıyordu. Neymiş, devletin her kurumunu ele geçirmişler… Allah Allah… İyi de onlar da bu ülkenin insanıydı. ... Sözde darbe yapmış bu insanlar… Darbe nasıl yapılır yada darbe nedir diye hiç mi merak edip bakmadınız kaynaklara?

Yolsuzluk iddialarını dillendirince darbeci mi olunuyor? Bu iddialar eğer yalansa ispat etmek daha kolay değil mi? Suçlanan kişi masum olduğunu ispat eder, herkesin vicdanında aklanırdı. Yani olması gereken buydu. Bunlar ne yaptı, tam tersini…

Darbe savarlar çalıştırıldı, zırhlar giyildi, siz misiniz bize ‘hırsız’ diyen. “İnlerinize gireceğiz, size bi yudum su vermeyeceğiz” denildi. Sürekli düşmanlık tohumları ekildi. Okulları yıkıldı, dershaneleri, yurtları yakıldı. ...PKK’ya dahi yakıştırılmayan tüm sıfatlar bu insanlara yakıştırıldı. PKK’ya toz kondurulmadı.

Aylardır sözde girdikleri ‘inlerde’ bir şey bulamamanın hırsı ile algı operasyonlarına başladılar. Gece operasyonları ile gözaltına alınanlar ekranlarda dakikalarca izlettirilirken, 24 saat sonra bırakılmalarından söz bile edilmedi.

Türlü türlü oyunlarla bugünlere gelindi. Önce insanlar tıpkı benim gibi çok gizemli bi örgütmüş gibi bakıp “Ooo bunlar cemaattenmiş” derken, yavaş yavaş uyanmaya, gerçek paraleli anlamaya, görmeye başladı. Herkes biliyor ki bu insanlar bizim kapı komşumuz, akrabamız ya da mesai arkadaşımızdı. İçimizden birileriydi.

Yapılan bu haksızlığa susmak, sizleri bilmem ama bana uymadı, uymaz da. Bana aynı fikirde olmasam bile haksızlığa uğrayan her insanın yanında yer almam öğretildi. İnanç, renk ve ırk ayırımı yapmadan. İnançlarından dolayı insanlara yapılan bu zulmü “İnançlara  özgürlük getireceğiz” diye seçtiklerimizin yapması ise işin başka bir boyutu.

“Zulm ile abad olunmaz” der büyüklerimiz. Çünkü zalimin silahı, bir gün kendisine karşı çıkacağından şüphelendiği herkese dönecektir. O yüzden zalimin silahı size de dönmeden uyanın. Mazlum sesini çıkarttığı an, zalim tarihin tozlu sayfalarına gömülecektir’.

Daha ne desin? Algı operasyonlarına, hayasızca saldırılara bundan daha iyi cevap olamaz herhalde. Kalemine ve yüreğine sağlık arkadaş.

Kaynak: http://www.zaman.com.tr/mustafa-unal/vicdan-mi-demistiniz_2256481.html