Tayyip Erdoğan çok değişti

Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısı, 28 Şubat 1997’de yapılandan daha uzun sürdü. Ancak, gece yarısından sonra nihayete erdi. Gündemde, barış süreci, PKK’nın üstlenmediği ama gençlik kolu Yurtsever Devrimci Gençlik Hareketi’nin (YDG-H) yaptığı sanılan asker cinayetleri, Suriye’deki gelişmeler, Peşmergeler’in ağır silahlarla topraklarımızdan geçerek Kobanê’ye ulaşması gibi önemli konular vardı. Tabii bir de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gündemi mevcut. Onunki, “Paralel yapı.” Kırmızı Kitap’a, “Gülen Cemaati ile mücadeleyi” sokmayı başardı. Belki MGK açıklamasında, 28 Şubat bildirisinden farklı olarak, teferruata girilmiyor. Fakat Cemaat’e kaşı uygulamanın sertleşebileceği endişesini taşıyorum.

* * *

AK Parti’yi artık desteklemiyorum. Tayyip Erdoğan’ı hem paraya hem de güce karşı doyumsuz buluyorum. Ben onu, belediye başkanlığı sırasında, yeşil katledilmesin diye 3’üncü köprüye, Park Otel inşaatına, Süzer Plaza’ya karşı çıkarken tanımıştım. Ramazan’da, evleri ziyaret edip, yer sofrasında, bir bardak su, bir kase çorbayla orucunu açması beni etkilemişti. Ama artık Çankaya Köşkü bile kendisine yetmiyor. 100 milyonlarca lira harcadığı ve mahkeme kararını dinlemeyip Atatürk Orman Çiftliği’ne inşa ettirdiği AKSaray’da oturmaya karar verdi. Yolsuzluk meselesi gündeme gelince, üzerine gitmek yerine örtbas etmeyi seçti. Adı rüşvete karışan bakanları ve rüşvet verdiğine dair hakkında somut iddialar bulunan Rıza Sarraf’ı sahiplendi.

Eskiden, Kırmızı Kitap’ı ortadan kaldırmakla övünüyordu, 2004 MGK’sında, Nurculuk faaliyetleri ve Gülen Cemaati’ne karşı eylem planı benimsenmesini, baskı altında kaldığı için kabul ettiğini beyan etmiş, “Sonra, bu planı uygulamadık” açıklamasını yapmıştı. Ama şimdi, yandaşları haricinde kimsenin ciddiye almadığı “paralel yapı”yı, Kırmızı Kitap’a sokmaya çalışıyor.

Kırmızı Kitap zaten Anayasa dışı bir uygulama. Anayasa’nın kurduğu hukuk düzeninin üzerine şal örtebilmek ve antidemokratik düzenlemelere zemin hazırlayabilmek için, “hikmet-i hükümet” noktasından hareketle, “iç düşmanlarla” mücadeleye meşruiyet kazandıran bir yöntem.

Tayyip Erdoğan’ın da bu konuda açıklamaları vardı. 26 Mart 2013’te AK Parti grup toplantısında bakın ne diyordu: “Devletin gizli anayasası olarak anılan ve Kırmızı Kitap olarak adlandırılan Milli Güvenlik Siyaset Belgesi, irtica ve bölücülük üzerine şekillenmiştir. Bu sanal tehditler (irtica ve bölücülük) toplumu baskı altında tutmak ve statükoyu sürdürmek için üretilmiştir. Biz AK Parti olarak milletle el ele verdik, sanal, suni tehditleri ortadan kaldırdık. Onların Kırmızı Kitap’larını ortadan kaldırdık. İfade ettikleri tehdit unsurlarını ortadan kaldırdık. İrtica dediler, sanal tehdit ürettiler. Ne oldu? Var mı böyle bir şey? Yok. Bölücülük dediler, sanal tehdit ürettiler. Milletin iradesine ipotek koydular. Ne oldu? Hepsi boş. Devletin bekası dediler, darbe ürettiler. Terör dediler, terörle mücadele yerine zulüm, baskı, ayrımcılık ürettiler. Toplum mühendisliği için hangi tehdit, hangi korku gerekiyorsa onu ürettiler ve toplumu dizayn etmek istediler.”