Davutoğlu’nun stratejik derinliğinde DHKP-C ve paraleller

Ahmet Davutoğlu, başbakan olarak ilk defa ziyaret ettiği Brüksel’den dönüşte değerlendirmelerde bulunmuş. Avrupa Birliği yetkilileri ile yaptığı görüşmelerin ardından hiçbir soru almayan Davutoğlu, suallerin çalıştığı yerlerden geleceğinden emin, coştukça coşmuş. Avrupalıları 14 Aralık operasyonlarına ‘mübarek’ pazar günü tepki verdikleri için fırçalamış, onların üzerine üzerine gitmiş, Avrupa Parlamentosu’nun Hidayet Karaca ile Ekrem Dumanlı’nın gözaltına alınmasını kınayan kararını eline alarak, tek tek sormuş ve hepsini mat etmiş. ‘İçeride tutuklu gazeteci ismi verin’ diye hesaba çekmiş, isim verememişler. Dut yemiş bülbüle dönmüşler. Uçağındaki meslektaşlarımız, kınama kararını alan Avrupa Parlamentosu üyeleri ile neden görüşmediğini ya da neden AP üyeleri uzakta iken Brüksel’i ziyaret ettiğini sormayı akledememişler.

Özgüven patlaması yaşamış hoca uçağında. Gazetelerdeki mülakatları arka arkaya okuyunca bir nevi tenezzülen Brüksel’i ziyaret etmiş intibaı veriyor. Avrupa’nın Dostları isimli düşünce kuruluşunda da verdiği ‘derste’ Türkiye’nin Avrupa’nın dertlerine derman olacak sihirli formülü şifa niyetine ifşa ediyormuş gibiydi.

Hoca, Avrupa’yı bir defa daha fethetmiş, stratejik derinliği ile bütün şüpheleri izale etmiş. Kısa Brüksel ziyaretinin hikâyesi mükemmel.

Ama hikâyeyi bozan küçük bir ayrıntı var. Brüksel’i ziyaret ettiği saatlerde AP, AKP iktidarını telin eden son yılların en sert kararını oyluyordu. Bunun da izah edilmesi gerekiyor. Ve her derde deva paraleller burada da hemen imdada yetişiyor. Eskiden DHKP-C’lilerin ziyaret ettiği milletvekillerine şimdi paraleller gidiyormuş, profesyonel bir algı operasyonu yapıyorlarmış, saf Avrupalılar bunlara kanıyormuş. Madem dokunduğunda muhatabında süratle aydınlanmaya sebep olan bir Ahmet hoca var, neden Avrupa Parlamentosu’na da gitmiyor, paralellerin ‘oyununu’ bozmuyor?

Brüksel’de tutmadığı sözlerle hatırlanan Dışişleri Bakanı da paralellerin bütün dünyada Türkiye’yi karaladığını söylemiş. Erdoğan da, Bekir Bozdağ da sık sık Batı’daki AKP eleştirilerini paralele fatura ediyor.

İktidar sahipleri alenen, gündüz gözüyle iftira atıyor. Davutoğlu, Hizmet’i DHKP-C terör örgütü ile eşleştiriyor, bu iftiralarına da herkesin inanmasını bekliyor. Paris temsilcimiz Emre Demir, Hizmet Hareketi’nin terör örgütü olduğunu anlatmak için vazifelendirilen AKP’lilerin Strasbourg’da düştüğü zavallı durumu haberleştirdi. AKP’li vekiller Tahşiye Örgütü ile başlayıp, dizi senaryosundan bölümler okumaya başlayınca Avrupalı milletvekillerinden bazıları salonu terk ediyor. İngiliz milletvekili Richard Howitt, diplomatik dille hükümetin anlattıklarına inanmalarının mümkün olmadığını söylüyor, günlük dille ‘bizi aptal yerine koymayın’ diyor.

Davutoğlu’na göre paraleller hain, çünkü Türkiye’yi şikayet ediyorlar. Bu büyük iftiraya birkaç açıdan cevap verilmesi gerekiyor. Öncelikle, kimse Türkiye’yi şikayet etmiyor, yapılan iktidarın eleştirilmesi. Bütün demokratik sistemlerde hükümet eleştirilir. Hükümetler tenkit edilmesinin zinhar yasak olduğu ülkeler nereye benzer sorusunun cevabı Kuzey Kore’dir. Yine demokratik memleketlerde sivil toplumun, bireylerin devletinden şikayetçi olması anasının ak sütü gibi helaldir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne giden her Türk vatandaşı devletini şikayet etmekte, Avrupa’da adalet aramaktadır. Ama devletin suça karışmamış vatandaşını şikayet etmesi, gammazlaması, ihbar etmesi medeni memleketlerde görülmez. Erdoğan’ın Afrika ülkelerine gidip Hizmet’i şikayet etmekle kalmayıp, okulların kapatılmasını talep etmesi; AKP’lilerin AP üyelerine Hidayet Karaca ve Ekrem Dumanlı’nın terörist olduğunu anlatmaya çalışması; Washington’da Amerikalıların kapılarını aşındırıp Hizmet’i terör örgütü gibi gösterme gayretleri; Brüksel’de Hizmet Hareketi’ne yönelik iftiralarını hem Belçika devleti hem de AB kurumları nezdinde yaymaları, dikkatle nazarlardan kaçırılıyor.

İktidarı, devlet idaresini eleştirmek hainlikse, o zaman yakın zamana kadar askeri, yargıyı, bürokrasiyi Brüksel’de sürekli eleştiren Erdoğan ve Gül’ü en büyük ‘hain’ olarak ilan etmek gerekiyor.

Karalanma konusunda da paralele hiç ama hiç ihtiyacınız yok. İcraatlarınızla bu vazifeyi bihakkın yerine getiriyorsunuz. Paralel, dikey, yatay elinize su dökemez.

Kaynak: http://www.zaman.com.tr/selcuk-gultasli/davutoglunun-stratejik-derinliginde-dhkp-c-ve-paraleller_2271998.html