Hedef sadece "kod 111"lerle fişlenen Hizmet Hareketi değil
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın Hizmet Hareketi'ne mensup olduğu ileri sürülen devlet memurlarını "111' kod adıyla fişlemesine tepki gösteren Zaman Gazetesi yazarı Sevgi Akarçeşme, "Aile Bakanlığı belgelerindeki fişleme hesabının nasıl yapıldığı. Bir bürokratın Hizmet'i ima eden 111 koduna yakınlığını %80 değildir diyerek ölçmüşler mesela. Hangi ölçü birimini, kriteri kullandıklarını, bu bilimsel (!) sonuçlara nasıl vardıklarını…" merak ettiğini ifade etti.
Sevgi Akarçeşme yazısının devamında "Türkiye'yi selamete çıkarmak belki biraz gecikecek, hasar büyüyecek, ama bu hedeften sadece "kod 111"ler değil, hem kendisi hem gelecek nesiller" olduğunu ileri sürdü.
Sevgi Akarşeşme'nin "Bu ülkede yaşanmaz abi!" başlıklı köşe yazısı
Aslında niyetim Haydarpaşa Garı'nda güneş batarken İstanbul hikayeleri eşliğinde dinlediğim Tuluyhan Uğurlu konserinden yola çıkarak "kalbine hançer saplanan" şehir olarak gördüğüm İstanbul'umuz ve amansız mirasyediliğimiz üzerine yazmaktı.
İstanbul'a rant uğruna verilen telafi edilemez zararı her köşede gördükçe içim acıyor. Kendini en çok İstanbul'da evinde hisseden benim için bu hiç önemsiz bir konu değil. Ne var ki ülkede aciliyeti olan öyle çok sorun var ki İstanbul'u mahvedip insanlık tarihine verdiğimiz zarar başka bir güne kalıyor. İçinden geçtiğimiz Davutoğlu'nun iddia ettiğinin aksine "restorasyon değil erozyon" dönemine dair, İstanbul'un yağmalanışını ve genel istibdat atmosferini anlatan eserler vermek aslında sinemacıların, romancıların bir görevi olmalı. Bu konuda iyi film çıkaracak malzeme birikti bile. Sadece "kod 111" fişlemesinden bile yola çıkılabilir. Cidden merak ettiğim Aile Bakanlığı belgelerindeki fişleme hesabının nasıl yapıldığı. Bir bürokratın Hizmet'i ima eden 111 koduna yakınlığını %80 değildir diyerek ölçmüşler mesela. Hangi ölçü birimini, kriteri kullandıklarını, bu bilimsel (!) sonuçlara nasıl vardıklarını anlatsalar da aydınlansak keşke...
Hepiniz gibi "bu ülkede yaşanmaz abi" lafını hep duymuşumdur. Gerçi bu lafı edenlerin çoğu bir yere gitmeyeceklerini bilerek, ama ülkenin değişmez gibi gözüken gidişatına isyanı ifade etmek için konuşur. BM İnsani Gelişmişlik Endeksi verilerine göre Türkiye hiçbir zaman "yaşanabilir" ülkeler kategorisinde değildi. Ne var ki sanki son zamanlarda bu çekip gitme isteğinde bir artış yaşanıyor. Türkiye zaten tam bir hukuk devleti ya da Batı standartlarında, diplomatların sınıflandırmasıyla A grubu, bir ülke olmadı. Fakat AB yolunda ilerliyoruz sanırken "keyfokrasi"nin bu kadar doludizgin geliyorum dediği bir ülke olma riskini de barındırmamıştı. Özel okullara teşvik ayrımcılığından "yüce lider" istedi diye bankaların batırılmasına, torba yasalarla adım adım gelen kısıtlamalara görmek isteyene örnek çok. Soyismiyle müsemma, Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez'in içine düştüğü vahim durum bile dönemin şartlarını anlamak için yeter. Tüm ülkeyi ahlaki olarak etkileyecek bir konumda bulunan Görmez, adeta bir partili gibi demeç vererek, toplumun maneviyatını çaldılar diyerek koca bir topluluğa, Hizmet'e, iftira atabiliyor. Toplumun ahlaki çürümesinin en tepeden başladığının ve makam uğruna en temel değerlerin bile feda edilebileceğinin daha vahim bir göstergesi olabilir mi? Dünya İslam adına kafa kestiğini sanan canilerin şokunu yaşar, İslam adına konuşma yetkisi olanlardan çareler beklerken bizim Diyanet İşleri Başkanı hırsızlığı mazur gösterme çabasına girip ufku olan bir din alimi değil, taltif bekleyen bir memur olduğunu kanıtlıyor.
"Yeni Türkiye" dedikleri böyle ilkesiz bir "şey" olunca insanın buralardan gitme isteğine kapılması olağan. Gidip de dönmüş biri olarak tekrar gitsem bile aklımın, kalbimin burada olacağını bilsem de isyan anlarında ben de "burada yaşanmaz" diyorum. Kimbilir belki de gerçekten sadece yeni bir Türkiye değil, yeni bir dünya kurmaya adanmış insanlar topluluğunu tanımasam mücadele etmek için sebebim kalmaz. Bunca preslenme arasında söyleyeceğim uzak gelebilir, ama bu ülkeyi herkesin olduğu gibi kabul edildiği, bölgesinde bir barış adası haline getirecek birileri varsa onlar ideallerinden taviz vermeyecek "kod 111"lerden başkası olmayacak.
Suçlarına "genel af" getirecek elle seçtikleri bir yargı getirmeyi umanlar bu amaçlarına ulaşırsa Türkiye'yi selamete çıkarmak belki biraz gecikecek, hasar büyüyecek, ama bu hedeften sadece "kod 111"ler değil, hem kendisi hem gelecek nesiller için "insani" hayat isteyenler vazgeçmeyecek.
O yüzden hiçbirimizin hiçbir yere gittiği yok.
Kaynak: http://www.zaman.com.tr/sevgi-akarcesme/bu-ulkede-yasanmaz-abi_2244454.html
- tarihinde hazırlandı.