Olacakları yazan adam (2)
8 Şubat 2014 tarihli “Olacakları yazan adam” başlıklı yazıda, şu günlerde yaşananları yıllar öncesinden haber veren Zaman Gazetesi yazarı Ali Ünal’ın yazı arşivinden alıntılar yapmıştım.
Gezi olayları ve 17 Aralık’tan çok önce mühim tespitler yapmıştı:
-"Müslüman'ı Müslüman'dan başkası mağlup edemez. Müslüman, kendi içinde kendisine ve sonra birbirine mağlup düşer veya bir başka Müslüman tarafından mağlup edilirse ancak o zaman başkaları tarafından mağlup edilebilir." Kur'ani ve tarihi hakikati kendini gösterircesine iç fitneler zuhur etmeye başladı. (24 Ekim 2011)
-Cemaat'e düşman bütün çevrelerin Cemaat düşmanlığıyla avlamaya çalıştıkları bir diğer ve büyük kuş, mevcut iktidarın en önemli tabanı ve destekçisi olarak gördükleri Cemaat'i bu iktidara ezdirmek, sonra da bu iktidarı ezmektir. (28 Mayıs 2012)
-Hadiseler tam bir turnusol kâğıdı fonksiyonu görüyor. Birbirlerine zıt gibi görünen daha kimlerin bir araya geleceklerini ve bunlara daha kimlerin katılacağını hep beraber göreceğiz. (28 Mayıs 2012)
-Türkiye'nin yakın geleceğinde çok büyük fırtınalar ve tufanlar var. Batması mukadder olanlar, batması mukadder gemi veya gemilerde toplanacak; kurtulması mukadder olanlar da, dev dalgalar arasında selâmet sahiline götürebilecek gemi veya gemilerde. (30 Temmuz 2012)
Ali Bulaç…
Tam da bu noktada Ali Bulaç’ın 15 Haziran 2014’te BUGÜN’den Fatih Vural’a verdiği mülakat, yukarıdaki cümleleri adeta tefsir etti:
“Şu anda Nurcular üzerinden operasyon yapıyorlar. Süleymancılar’ın yurtlarını kapatmaya başladılar. Mahmut Efendi Cemaati’ni tehdit ediyorlar. Sıra diğer cemaatlere de gelecek. Çünkü bu devletin projesi, devletin operasyonu. AK Parti’yi kullanıp atacak! Nasıl 28 Şubatçılar’ı sonradan içeri attılarsa, AK Parti’ye de aynısını yapacaklar. Bu devlet bir ruhtur. Bedenden bedene geçiyor. Şu anda AK Parti’nin bedeninde yaşıyor.” (15 Haziran 2014)
Aynı söyleşide Bulaç, “AK Parti, tarikat ve cemaatleri nasıl ikna etti” sorusuna şu cevabı veriyor:
“Onlar 1995’ten bu yana belediyeler, 2002’den bu yana merkezî yönetim üzerinden kamu kaynaklarına bağlanmışlar. O kaynakların kesilmesi bile faaliyetlerinin sona ermesine yol açabilir.”
Bu cümle, İslam ulemasının ve ilahiyatçıların bir bölümünün siyasal iktidara “biatını” çok iyi açıklıyor. Bugüne kadar görmedikleri bir konfor ve koşullara kavuşan, devlet kademelerinde protokolde ağırlanan “Müslüman aydınlar”, iktidar giderse her şeyin biteceğini düşünüyorlar.
Kazım Güleçyüz…
Bilmiyordum. Yeni öğrendim. “Olacakları yazan adam” Ali Ünal yalnız değilmiş.
Yeni Asya Gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Kazım Güleçyüz de epey zaman önce hayli ciddi uyarılarda bulunmuş. Lakin henüz tufan kopmadığı için çok üzerinde durulmamış.
Bakın yıllar önce bugünleri nasıl kaleme almış, Kazım Güleçyüz:
Gelinen nokta, AKP’nin Çankaya ve YÖK gibi kritik ‘mevzi’lere hakim olduğu, AYM ve HSYK değişiklikleri sonrası yargıda da belli bir etkinlik sağladığı ve askerle zımnî mutabakat tesis ettiği bir tabloya işaret ederken, aynı zamanda statüko ile nasıl bütünleştiğinin de fotoğrafını sunuyor. (22 Nisan 2011)
-“Bölücü faaliyetlere yönelik eylem planı-2006” başlıklı MGK direktifi, 19 Ocak 2006 günü Başbakan Erdoğan tarafından imzalanarak yürürlüğe girmiş. (...) Gelinen noktada, düne kadar mürteci olarak görülenlerin iktidarı döneminde, kırmızı çizgilerden irtica ile ilgili olanının kısmen soluklaştığı gibi bir görüntü oluşurken, aynı iktidar, üniter devleti korumak için “bölücü faaliyetlerle mücadele” adı altında, “devlet”le tam bir teşrik-i mesai halinde, eski yöntemleri aynen sürdürüyor. (2 Kasım 2011)
-“Bölücü tehdit”le mücadelenin düne kadar irtica ile suçlanan kadrolar eliyle sürdürülmesi, bunun ilk fırsatta önce onları vuracak bir bumeranga dönüşme riskini getiriyor. (16 Şubat 2012)
- tarihinde hazırlandı.