Gül ve Özel, Şahin kadar olamıyor mu?

Erdoğan'ın ithamından çekinen kesimler, en azından sessiz kalmayı seçiyor. Mazallah, sesini çıkartmaya kalktığında onlarca kanalın ortak yayınında rezil edilip, AK trollerin önüne atılma ihtimali var. Antik Roma'da aslanların önüne atılanların kurtulma imkanı belki var ama Erdoğan ve AK trollerin önüne atılanların kurtulma imkanı yok gibi.

Başbakan Erdoğan, kendi gibi düşünmeyen, kendi dediğini teyit eden çıkışlar yapmayan herkese iki yaftadan birini yapıştırıyor. Eğer, karşı tarafın Gülen Cemaati ile tek bir karede görüntülendiği durum varsa "paralel" diye suçluyor, ya da bu yafta tutmayacaksa bu kez de "şantaj kaseti var" ithamını yapıştırıyor.

Erdoğan o kadar yüksek perdeden bağırıyor ki karşısındakini sindirmemesi işten bile değil. İşadamı ise farklı ses çıkarmaya kalktığında Maliye devreye giriyor, gazeteci ise "Alo Fatih" hattı işlemeye başlıyor. Bürokrat ise her türlü mekanizma birden işletiliyor.

Erdoğan'ın ithamından çekinen kesimler, en azından sessiz kalmayı seçiyor. Mazallah, sesini çıkartmaya kalktığında onlarca kanalın ortak yayınında rezil edilip, AK trollerin önüne atılma ihtimali var. Antik Roma'da aslanların önüne atılanların kurtulma imkanı belki var ama Erdoğan ve AK trollerin önüne atılanların kurtulma imkanı yok gibi.

Erdoğan, daha önce ima yollu dillendirdiği iddialarını, bu kez AK Parti Grup Toplantısında isim vererek söyledi. Paralel yapının elinde herkesin kasetlerinin bulunduğunu belirterek, “Bu devletin en tepesinden en aşağısına kadar Cumhurbaşkanı’nın da şantaj kaseti bunlarda var, benim de vardı, Genelkurmay Başkanının da” dedi.

Cumhurbaşkanı Gül, bu iddiayı bir şekilde yalanlama yoluna gitti. "Benimle ilgili kaset olduğunu sanmam" açıklamasını yaptı. Başbakan Erdoğan ise ısrarla, "Hayır. Gül'ün de kaseti var" demeye devam ediyor.

Bence işin çarpıcı tarafı, Erdoğan'ın "Hayır kasetin var" ısrarından sonra Gül'ün geriye çekilmiş olması. Buraya bir soru işareti koyup devam edelim.

Erdoğan'ın "Genelkurmay Başkanının da kaseti var" sözlerini sarf ettiği günlerde Orgeneral Necdet Özel, Türkmenistan'da idi. (Meraklısına not: Genelkurmay Başkanının 23 Nisan törenlerinde olmaması da bu sebeple idi.) Dolayısıyla oradan bir cevap vermesi beklenemezdi. Dönüşü beklendi.

Orgeneral Özel'in dönüşü beklendi ama TSK tarafındaki kulisleri de hareketlendirdiği bir gerçek. Bu dedikoduların neler olduğunu paylaşmak ayrı bir yazı konusu. Ama Necdet Özel'in de Cumhurbaşkanı Gül gibi bu ithamı kulak arkası etme yolunu seçtiği görülüyor.

Erdoğan, en son Başkan sıfatıyla Anayasa Mahkemesi'nin 52. kuruluş yıldönümünde yaptığı konuşmada hükümete yönelik yaptığı uyarıların ardından Haşim Kılıç'a aynı ithamda bulundu. Dün gittiği Konya'da Anayasa Mahkemesi Başkanı'nın da kaseti olduğunu söyledi.

Başbakan Erdoğan, önüne gelene bu iddia ve ithamı yapıyor. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, Genelkurmay Başkanı Necdet Özel'in, AYM Başkanı Haşim Kılıç'ın yapması gereken tek bir şey var. O da şu:

AK Parti'den istifa eden eski İçişleri Bakanı Ordu Milletvekili İdris Naim Şahin'in sergilediği yiğitliği yukarıdaki isimlerin de ortaya koyması.

İdris Naim Şahin, Erdoğan ve hükümetinin dar oligarşik yapının eksenine girdiğini belirterek partiden istifa etmişti. Buna karşılık Erdoğan, İdris Naim Şahin'in "aday gösterilmediği ve şantaj kasetleri olduğu için böyle konuştuğu"nu öne sürmüştü. Şahin, iddialar karşısında susmamış ve Bugün TV'de Tarık Toros'un programına çıktı ve net konuşmuştu:

"Bugünlerde şantaj kasetleriyle çok meşgul sanırım Sayın Başbakan… Pensilvanya diyor, paralel devlet diyor… Ne böyle bir kaset vardır, ne de şantaj vardır. Biliyorsa Sayın Başbakan bunu ilgili savcılığa bildirsin. Yoksa bir suçu gizliyor demektir. Tamamen yalandan ibarettir. Ancak ben şunu söyleyeyim; ben ve diğer partimizden ayrılan milletvekilleriyle ilgili olarak, Başbakanlık’ta ve parti genel merkezinde bir dublajlama, bir montajlama faaliyeti içerisinde bulunulduğunu duydum. Duyum yanlış olabilir, doğru olabilir. Ayrılan vekillerle ilgili kaset üretme çabasının olduğunu duydum."

Şahin, bu sözlerin ardından kendine has esprisini yapmayı da ihmal etmemişti:

"Ne kadar korkusuz olduğumu sayın başbakan da bilir. Onun tabiri ile beni 'tırı vırı' kasetler kararımdan vazgeçiremez. Nereye varırsa varır. Kaset deyince benim, Ordu'nun dereleri, Hekimoğlu türkülerine yönelik kasetlerim var. Amatör türkülerin kasetleri. Kast edilen bunlarsa eğer. Onun dışında böyle bir kaset şantaj yok."

Gül, Özel ve Kılıç'ın yapması gereken İdris Naim Şahin'in sergilediği yiğitliği sergilemeleri.

Eğer bu isimler, bir takım şu veya bu değerlendirmelerle bu "kaset şantaj" ithamlarından kendilerini arındırmazlarsa üç şey olacak:

1- Bu yafta ile sindirilip susturulmaya devam edecekler.
2- Geleceğe yönelik bekledikleri her ne ise o beklentilerinin tersi ile karşılaşacaklar.
3- Toplum nezdinde zaman içerisinde bütün itibarlarını yitirecekler.

Zaman ithamlardan temizlenme zamanı ve dayatmalara karşı koyma zamanı.