Türkçe Olimpiyatları

Hizmet hareketine yönelik pek çok eleştiri yöneltebilirsiniz. Bu hareketle bağlantılı insanların, örgütsel bağlantılar kurarak devlet mekanizmasında bazı barajlar oluşturduğunu ve sistemi işlemez hale getirmeye çalıştığını ileri sürebilirsiniz. Hatta birkaç adım zıplayarak, gizli hedefleri olduğunu söyleyebilirsiniz.

En nihayetinde bu yapılanmanın laik, sosyal hukuk devletinin altını dinamitlemek için faaliyet gösterdiğine ikna olanlardan bile olabilirsiniz. Tüm bunları hukuktan sapmayarak ispatlamak ve gereğini yapmak devletin ilgili kurumlarının görevi. Elinizde her türlü yasa, kolluk gücü ve siyasi destek var. Yargı orada duruyor. Savcılar yerinde.

Bendeniz, Hizmet hareketine gönül vermiş insanların, aksi söylenen ispat edilene kadar bu ülkenin, diğer vatandaşlar kadar saygın bireyleri olduğuna ve faaliyetlerinin yasal çerçevede sürdüğüne inanmaya devam edeceğim. Kimsenin kimseyi korkutmasına gerek yok. Korkutularak hedefe konan kişilerin ve/veya kurumların yok edilmeye çalışılmasının asla ve asla bir işe yaramadığını, sadece güç sahiplerinin kendini kandırdığını geçmiş örneklerle biliyoruz.

Mağduriyetlerin hesabını sorma alışkanlığı da bu anlayıştan kaynaklanıyor. Partilerin bile kapatılmasının işe yaramadığı bir çağdayız. Bir fikir yaşıyorsa, onu hiçbir güç yok edemiyor. Çağın dışına taşan düşünceler de ütopik kalmaya mecbur.

Silaha başvurmayan, şiddeti reddeden, toplumsal baskı kurmaya çalışmayan fikirlerin açık ve seçik kendini tanımlamasından ve kitle desteği elde etmeye çalışmasından sadece ve sadece demokrasiyi içine sindiremeyenlerin korkması gerekir.

Bu girişin nedeni, Almanya’da oğlumla gittiğim Türkçe Olimpiyatları etkinliğiyle ilgili birkaç tespitte bulunmak. Hizmet’e yönelik her eleştirinin inandırıcı bir tarafını yaratabilir, oluşturabilir ve bu insanları öcü olarak gösterebilirsiniz. Ancak dünyanın hemen her ülkesinde eğitim faaliyetlerini yine o ülkelerin yasaları çerçevesinde sürdüren bir hareketin bu tip etkinliklerini yurtdışında yapmak zorunda kalması Türkiye için ayıptır.

Dünyanın dört bir yanında Türkiye adına lobi yapan, Türkiye sevgisini aşılayan, dilimizin yaygınlaşmasını sağlayan bu tip faaliyetlerin desteklenmesi, en azından kösteklenmemesi gerekirken, Hizmet’in azılı bir iç düşman seviyesine çekilmesi bir akıl tutulması olsa gerek.

17 Aralık yolsuzluk soruşturmalarını, Hizmet hareketinin bir darbe girişimi olarak değerlendirenleri küçümsemiyorum. Ancak bu iddianın yerli yerine oturtulması için soruşturmaların önünün açılarak çıplak gerçeğin ortaya konması gerekir.

TBMM’de bile bunca aya rağmen bazı eski bakanlarla ilgili yolsuzluk soruşturması başlatılmamışken, kasalar, ayakkabı kutusu içinde çıkan paraların ne olduğu mahkeme aşamasında anlaşılması sağlanamamışken, yasal dinleme ve teknik takip sonuçlarının ne anlama geldiği yargıçlar tarafından sanıklara sorulamamışken, “17 Aralık darbedir. Bu insanlar da darbecidir” diyerek cadı avına başlanması demokratik bir refleks sayılamaz. Bu yanlıştan dönülmesi, gelecek adına da iyi bir işaret sayılacak.

Kaynak: http://www.haberturk.com/yazarlar/yavuz-semerci/963298-turkce-olimpiyatlari