Yüksek Ahlâk

Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurur: "Ben ancak, mekârim-i ahlâkı tamamlamak üzere gönderildim."[1] Üzerimizde Hakk'ın nâmütenahî nimetleri, bizim de inkişaf ettirme durumunda olduğumuz kabiliyetlerimiz var. Evet biz Mele-i A'lâ'nın sakinleri arasında yerimizi alabilecek şekilde kabiliyetlerle techiz edilmiş bulunuyoruz. O sonsuzdan gelen lütufların kadrini bilmek O'na karşı tazimin, bunca potansiyel imkânlarla donatılan şahsımıza karşı da saygılı olmanın gereğidir. İlahi kitaplar bu mesajın sesi-soluğu, nebiler bu gerçeğin en doğru temsilcileri, o altın zincirin son halkası ise bu hakikatın en parlak burhanı ve ahlâk-ı âliyenin en müstesna sultanıdır.

Kur'ân-ı Kerim, Kalem sûresinde, "Her hâlde Sen, ahlâkın —Kur'ân buudlu, ulûhiyet eksenli olması itibarıyla— ihatası imkânsız, idraki nâkabil en yücesi üzeresin." (Kalem, 68/4) Şuarâ sûresinde de: "Bu, senden evvel gelen peygamberlerin ahlâkıdır." (Şuarâ, 26/137) buyurularak, O'nun bu derinliğine ve enginliğine işaret edilmiştir.

[1] Muvatta, Hüsnü'l-huluk, 1.