Dava genç insanlar ister

Ben yıllardan beri bu davaya sahip çıkacak insanların gençlerden teşekkül etmesi için Rabbim’e dua dua yalvardım, yakardım ve hâlen yalvarmaya devam ediyorum. Çünkü, Hazreti Ömer’e isnat edilen bir söze göre “Genç insanı olmayan bir davanın ayakta durması mümkün değildir.” Sakın ola ki bu düşüncenin mefhum‑u muhalifini ele alarak “İhtiyarların bu davada işi yok.” gibi bir anlayışa kapılmayın. Ben böyle bir saygısızlığı irtikâp etmekten Allah’a sığınırım. Fakat şu da unutulmamalıdır ki, yaşlanmış, iki büklüm olmuş insanlarla böylesi uzun bir yola çıkılmaz. Bu dava başım, gözüm, dişim demeyecek, evlâd ü iyâl, şan, şeref, şöhret, makam, mansıp peşinde koşmayacak genç, dinamik insanlar ister. Gençlik heyecanını, dinamizmini davası uğrunda kullanacak insanlar. Fakat bütün bunlar şart‑ı âdidir, esbab‑ı âdidir. Yani Allah sizlere takdir buyurmuş olduğu lütuf ve ihsanları sunarken, bu gençleri vesile olarak kullanır. Onun için hepimiz ve hepiniz Cenâb‑ı Hakk’a yönelerek davayı omuzlayacak ve sonuna kadar götürecek genç insanları ihsan buyurmasını istemeli ve dua dua yalvarmalıyız.

Ayrıca kavlen duanın yanında duygu ve düşünce planında da bu düşünceyi diri ve canlı tutmanın yani beklentiler içinde bulunmanın Allah katında çok müessir bir dua olduğuna inanıyorum. Yatarken‑kalkarken, yerken‑içerken hatta rüya ve hülyalarımıza varıncaya kadar “Allahım, gençler, genç dava adamları...” diye düşünmek bence çok önemlidir.

Öte yandan; insanlık bir değişim ve dönüşüm yaşama aşamasına girdi. İşte bütün insanlığın beklediği bu dönüşüm ve değişimi gençler gerçekleştirecektir. Onun için şimdiye kadar çok defalar dediğimiz gibi “Genç adam, kalk bu badirenin bahadırı ol!” diyecek ve gençlere misyonlarını hatırlatmaya devam edeceğiz.

Evet, Üstad Hazretleri davayı sahiplenen bunca genci bir arada görmediği hâlde, o fecrin emarelerinin göründüğünü söyler.[1] Zaten fecir, fecr‑i kâzip bile olsa, o, fecr‑i sâdıkın en sâdık emaresidir. İşte Bediüzzaman da o sâdık emareyi görmüş ve onun muştusunu bizlere sunmuştur. O Büyük Çilekeş, etrafında 20 adam olduğu dönemde “Kardeşlerim, küfrün ve ilhadın bel kemiği kırılmıştır.”[2] der. Tiflis’te medresesinin temellerini atma hülyası, Van’da Medresetü’z‑Zehra düşüncesi, “Ümitvar olunuz! Şu istikbal inkılâbâtı içinde en yüksek ve gür sadâ İslâm’ın sadâsı olacaktır.”[3] demesi ve bu çizgideki beyanları üst üste getirilecek olduğunda, o Büyük Üstad’ın bugünleri çok öncelerden gördüğü ve kanaviçesini sabır tığıyla ördüğü görülecektir.

Evet, nice aydınlık ruh, dinimizin îlâsı, milletimizin yücelmesi yolunda büyük sorumluluklar altına girmişlerdir. Hazreti Ömer gibi adaletin, gücün, istikametin remzi, Hazreti Hamza gibi şecaat ve cesaretin önderi, Hazreti Eyyub misali sabrın kahramanı olan gençler artık şahlanmış bulunmaktadır.

İşte tam bu aşamada diyorum ki: Ey Hamzalar, Ömerler, Aliler “Lebbeyk!” deyin, bu kutsî hamulenin altına girin. Girin bu sorumluluk altına ve zinhar âhesterevlik etmeyin.. elinizi çabuk tutun.. önünüze çıkan altın gibi fırsatları kaçırmayın.. değerlendirin bütün bunları.. ve kurtarın çağınızı, çağınızın insanlarını. Çağı yakalamak diyorlar! Haydi canım, sizin hülyalarınız, idealleriniz yanında ne değeri var ki bu düşüncenin. Siz, bırakın çağı yakalamayı, yapacağınız hizmetlerle çağınızı aşmaya namzetsiniz. Siz bu çağın Heraklitleri, Apollolarısınız. Estağfirullah.. düşünülen şeylerin hayata taşınması yanında ne Heraklit’in, ne de Apollo’nun lafı olur.

Hâsılı; bu gençler topluluğunun, bu aydınlık ruhların yapacağı daha çok şeyler var. Yeter ki Rabbim muhalif bir rüzgâr estirmesin ve bizleri hizlan, hüsran ve haybet içinde bırakmasın. Âmin!

[1] Bkz.: Bediüzzaman, Tarihçe-i Hayat s.87 (İlk Hayatı).
[2] Bkz.: Necmeddin Şahiner, Son Şahitler Bediüzzaman’ı Anlatıyor 3/334.
[3] Bediüzzaman, Tarihçe-i Hayat s.126 (İlk Hayatı).