Dünya tutkusu

Kutsî bir davaya gönül vermiş kimseler, bu dünyada ahireti kazanmak için bulunduklarını kat’iyen hatırlarından çıkarmamalıdırlar. İradeleri, hadisin ifadesiyle “dünya ve mâ­fîhâ” yani dünya ve dünyanın içindeki her şey, onlara koşa koşa, güle güle gelse bile, bu alperenler rahatlıkla “Git, bana lâzım değilsin!”[1] diyebilmelidirler. Zira, bu insanların şahsî açıdan ahiretlerini kurtarmanın yanında, başkalarına örnek olmaları da bahis mevzuudur ki, bu bence, birincisinden çok daha önemlidir. Bu açıdan bana göre İslâm davasını en önde temsil eden kişilerin, dünya ile ilgileri olmamalı.. ve bunların evleri, barkları bulunmamalı.. ay sonunu zor getirecek derecede maaş ile yaşamalıdırlar. Hazreti Ömer’in hilâfeti döneminde bir valisinin kendi evinin önüne yaptırdığı sundurmalığı yıktırdığını[2] hatırlatıp geçelim.

[1] Bkz.: el-Beyhakî, Şuabü’l-îmân 7/343, 345; el-Hâkim, el-Müstedrek 4/344.
[2] Bkz.: İbn Asâkir, Târîhu Dimaşk 55/281.