Havada, karada ve denizde şehitlik

Bir helikopterimizin eğitim uçuşu yaparken düşmesi sırasında biri subay, 4’ü astsubay 5 askerimiz şehit oldu. Eskiden bu milletin tamamı şehadete hazırdı. Bir savaş anında hep birlikte, şehadet mülâhazasıyla seferber olunurdu. Şimdi ise şehitlik daha çok askerlere ve polislere bakıyor.

Kalbinde az bile olsa, iman bulunan her asker veya polis görev başında öldüğü veya öldürüldüğünde şehit olur. Bazı insanlar vardır ki, her zaman şehit olmayı diler ve bunun için de dua eder veya itimat ettikleri kimselerden dua isterler. Bazıları da bunu dilleriyle söylemeseler de, hep bu duygu içinde yaşarlar. Bilhassa birtakım fedakâr ruhlar var ki, bunlar kendilerini vatan, millet ve arkadaşlarına adamışlardır. Hazreti İsmail gibi, Allah için, vatan ve millet için boyunlarını çok rahatça bıçağın altına uzatabilirler. Bunlar أَسْلَمَا وَتَلَّهُ لِلْجَبِينِ 1 ’in kahramanlarıdırlar. Bazı sebeplerle, Allah bunları şehit olarak alır, ülkeyi ve milletimizi daha büyük felâketlerden korur. Evet, onların şehadeti âdeta daha büyük musibetler için bir paratoner vazifesi görür.

Ölen ve ahireti gören hiçbir mü’min dünyaya geri dönmek istemez, şehitler hariç. [2] Evvelâ onlar, ölürken acı duymazlar; belki iğne batışı gibi bir şey hissederler, işte o kadar. Hizmet yolunda trafik kazası geçirip ayağı kırılan, gözünü hastahanede açan pek çok insan, kaza esnasında hiçbir şey hissetmediklerini söylemişlerdir. Bu onlara Allah’ın bir lütfu. Aynı şeyi hayvanlar âleminde de görürüz. Meselâ kurt, bir ceylanı yakaladığı zaman ceylan şoka girer ve vücudu gelecek acıya karşı adrenalin ve endomorfin salgılar. Böylece, kurt kendisini yerken dahi ceylan hiçbir acı hissetmez. O andaki çırpınışları, kas hareketlerinden ibarettir.

Evet, bütün bunlar Allah’ın merhametindendir. Şehitlikte de aynı şey söz konusudur. Sonra, şehitler öldüklerini bilmezler. Ahirete intikal eder etmez birden ilâhî nimetlerle öylesine sarılırlar ki, kendilerini daha iyi bir hayata geçmiş bilirler. [3] Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), “Allah yolunda öldürülüp dünyaya dönmeyi, tekrar öldürülüp tekrar dönmeyi, tekrar öldürülüp tekrar dönmeyi... ne kadar çok arzu ederim!” [4] buyurmuşlardır. Bu mazhariyetler karşısında, şehit olanlara acıyan, esas her şeyi maddeden ibaret gören materyalistlere acısın!

Hadiste, denizde şehit olana, karada şehit olanın iki katı sevap verileceği[5] buyrulmuştur. Havada kazaya uğrayıp ölmek ise, kara ve denizdekine nazaran daha ürpertici olarak görüldüğü için, sevabı karadakine nazaran belki 3‑4 kat olabilir.

[1] “İkisi de Hakk’a inkıyât edip teslim olunca O, kurban etmek üzere oğlunu yere serdi.” (Sâffât sûresi, 37/103)
[2] Bkz.: Buhârî, cihâd 21; Müslim, imâret 108.
[3] Bkz.: Âl-i İmrân sûresi, 3/169.
[4] Buhârî, cihâd 119; Müslim, imâret 103.
[5] Bkz.: Ebû Dâvûd, cihâd 10.