Allah Bes, Gayri Heves..!

Seyr-i rûhânî de diyebileceğimiz seyr u sülûk; sâlikin ilim ve mârifet kanatlarıyla vuslata ulaşma yoluna denir.

Seyr u sülûkun üç mertebesi vardır:

1) Seyr ilâllah: Bu, Allah'a ulaşma istikametinde yol alma demektir ki, bütün fenalıkları O'nun için terk etme, bütün iyilikleri, yine O'nun için yapma, bütün musibetlere O'nun için katlanma, bütün cazibedar güzellikleri O'nun hatırı için aşma ve zamanın çıldırtıcılığına karşı O'nun hatırına katlanma yolundaki menfî-müspet amellerin hepsi bu yolun azığı sayılır.

2) Seyr fillah: İnsanın her dem Allah'ı duyması, her şeyde O'nu görmesi, her yerde O'na bakması, her lâhza O'nu düşünmesi ve O'nu söylemesi.. kısaca hayatının her anını O'nunla olma mülâhazası içinde sürdürmesi demektir ki bu makama ulaşan kimse, Allah'ta fani olur ve fenafillah ufkuna ulaşır.

3) Seyr minallah: Yukarıda sayılan mertebelerden geçen hak yolcusunun, geçtiği zümrüt tepelerin bütün cazibedar güzelliklerini bırakıp, bunları insanlara anlatmak için yeniden halka dönmesine denir. Buna Halk içinde Hak'la beraber olma.' hâli de denilir.

Allahu Teâlâ Kur'ân-ı Kerim'de, 'Vellezîne câhedû fînâ lenehdiyennehüm sübülenâ. Ve innellâhe lemea'l-muhsinîn', 'Biz(im uğrumuz)da cihat edenleri biz, elbette (hayır) yollarımıza iletiriz. Muhakkak ki Allah, iyilik edenlerle beraberdir.' (Ankebut, 29/69) buyurarak büyük çoğunluğumuzu yakından ilgilendiren 'seyr fillah'a işaret etmektedir. Âyette geçen 'c-h-d' fiili, bin bir türlü sıkıntı ve meşakkati göğüsleyerek ve Allah'ın verdiği bütün güç ve kuvveti harcamak suretiyle O'na ulaşma yolunda mücadele ve mücahede etme demektir. Ayrıca c-h-d fiili, âyet-i kerimede 'câhedû' şeklinde kullanılmıştır. Bu kelime müşareket (ortaklık) ifade etmektedir ki buradan şöyle bir mânâ da çıkarılabilir: Allah'ın size verdiği bütün güç ve kuvveti O'na ulaşmak için sarf etseniz ve bu uğurda bütün sıkıntılara katlansanız hedefe ulaşamayabilirsiniz zira o hedefe ancak kolektif bir şuurla ve toplu hareket ederek ulaşabilirsiniz.

'Fîna', maiyet-i İlâhiye'ye tam mazhariyet olma demektir. Hedef ve gâye hayalde hep Allah olduğu, insan da bu istikamette bütün gücünü ortaya koyduğu takdirde neticede bu, ceht olmadan çıkıp cühde dönüşür.. ve artık hak yolcusu ciddî bir aşk u şevkle:

'Gelse celâlinden cefa, yahut cemâlinden vefâ,
İkisi de câna safâ, kahrın da hoş lütfun da hoş.'

der ve rıza yamaçlarında pervaz eder.

Allah'a giden yollar, mahlukatın solukları adedincedir. 'Lenehdiyennehüm sübülenâ.' âdeta bu hakikatı ifade etmektedir. 'Sübül', 'sebil'in çoğuludur ve 'yollar' demektir. Hedefte Allah olduktan sonra, bu yollardan hangisinden gidilirse gidilsin O'na ulaşılması muhakkaktır.

Son olarak, 'Ve innellâhe lemeal muhsinîn'le, âyetin fezlekesi de tam olarak yerine oturmaktadır. Allah (c.c), ihsan şuuruyla kendisini görüyor gibi kendisine kulluk edenleri, maiyetine erdirmiştir ve onlarla beraberdir. Zaten Allah'ın maiyetinde olanların, yollarının başka yöne gitmesi de mümkün değildir.

Evet, her lâhza O'nunla olmalı, her yerde O duyulmalı ve her sözde O soluklanmalıdır. Zira, 'Allah bes, gayri heves...'