Fıkhî Hükümler

أَعُوذ (Eûzü)'nün fıkhî durumuna gelince; İbni Sîrin ve Hanefi mezhebinin dayandığı imamlardan Nehâî, Kur'ân okumayı bitirdikten sonra أَعُوذ çeker. Fakat cumhur, Kur'ân okumaya başlarken أَعُوذ çeker. Bunların kendine göre mesnetleri vardır. Diğer taraftan İmâm-ı Âzam ve İmâm-ı Şâfiî: أَعُوذ بِاللّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ Ahmed b. Hanbel ise أَعُوذ بِاللّهِ َالسَمِيعٌ العَلِيم مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ der. Yine iki mezhep imamı Sevrî ve Evzâî: أَعُوذ بِاللّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ إِنَّ اللّهُ هُوَ السَمِيع العَلِيمderler. İster öyle, ister böyle olsun biz birisini sabah-akşam diğerlerini de diğer vakitlerde söylüyoruz.

Her hâlükârda, sabah-akşam, yatarken-kalkarken şeytanın şerrinden Allah'a sığınmak; selâmet içinde yaşamak ve emn ü emân içinde Dârü's-Selâm olan cennete dâhil olmak için bir berât demektir. أَعُوذ Allah'a iltica, özrünü Allah'a arz etme ve sadâkat nişanesidir. Kur'ân-ı Mu'cizü'l-Beyân her hâlükârda أَعُوذ بِاللّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ demeyi ve dehrin hâdiseleri karşısında, çapımızı, enimizi, boyumuzu araştırmayı, işin ilmini yapmayı tavsiye ediyor ve daima kolu kanadı kırık gibi davranmaya, aczin, zaafın kanatlarıyla evc-i kemâlât-ı insaniyete uçup gitmeye ve hiçliğimizi anlayarak büyük hâdiseler karşısında Allah'a güvenip dayanmaya teşvikte bulunuyor.