Kur'ân Kâinat Kitabının Tefsiridir

سَنُرِيهِمْ آيَاتِنَا فِي الْآفَاقِ وَفِي أَنفُسِهِمْ حَتَّى يَتَبَيَّنَ لَهُمْ أَنَّهُ الْحَقُّ أَوَلَمْ يَكْفِ بِرَبِّكَ أَنَّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدٌ

"Biz onlara, ufuklarda ve kendi nefislerinde âyetlerimizi gösterecegiz ki, o Kur'ân'ın gerçek olduğu onlara iyice belli olsun. Rabbin herşeye şahit olması yetmez mi?" (Fussilet, 41/53)

Yani "(insanlar hangi ilmin hangi dalında ihtisas yapmaya çalışırlarsa çalışsınlar, açık ve seçik olarak) âfâktaki ve kendi nefislerindeki âyetlerimizi onlara göstereceğiz." Mâhiyet-i insaniyetin abes olmadığını, gelişigüzel gelmediğini, bu mevzûda ortaya atılan faraziye ve hipotezlerin ciddi bir dayanağı bulunmadığını, insan muammasının altında bir kısım hakikatler var olduğunu ilim onlara söyleyecek ve onlar da bu hakikatleri kendi nefislerinde hissedeceklerdir. Kâinatı çeşitli yönleriyle inceleyen âlimler, hakikati açık seçik inceledikleri zaman onlar da herşeyin hakikatini apaçık göstereceklerdir: حَتَّى يَتَبَيَّنَ لَهُمْ أَنَّهُ الْحَقُّ "Hak onlar için tebeyyün edip apaçık ortaya çıkacak ve onlar da anlayacaklar."

أَوَلَمْ يَكْفِ بِرَبِّكَ أَنَّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدٌ "Evet, onlara, Allah'ın her şeye hâzır ve nâzır olması, herşeyi görüp her şeye şâhit olması yetmez mi?..."