Tevrat ve İncil Peygamberimiz'in Nübüvvetine Delildir

Geçmiş peygamberlerle birlikte, geçmiş mukaddes kitaplardan Tevrat ve İncil, Hâtem-i Enbiyâ'nın peygamberliğine birer delil ve şahittir. Tahrif edilmiş olmalarına rağmen, Hüseyin Cisrî gibi allâmeler, elimizdeki Tevrat ve İncil nüshalarında, bu mevzu ile alâkalı pek çok işaretler bulmuşlardır. Bunlardan sadece dört tanesini vermekle iktifa edeceğiz:

1. "Onlar için kardeşleri arasından, senin gibi bir peygamber çıkaracağım ve sözlerimi onun ağzına koyacağım."[1]

"Gerçek, Musa demiştir: Rab size kardeşleriniz arasından benim gibi bir peygamber çıkaracak, her ne söylerse onu dinleyeceksiniz. Ve bütün peygamberler, Samuel (İsmail) ve sıra ile gelenler, hep söylenen bu günleri ilan ettiler."[2]

"... ve Rabbin... Musa gibi bir peygamber daha İsrail'de çıkarmadı."[3]

Kitab-ı Mukaddes'in Ahd-i Atik (Tevrat) ve Ahd-i Cedid (İncil) bölümlerinden alınan yukarıdaki âyetlerde:

a) Hz. İbrahim'in oğlu Hz. İshak'ın soyundan gelen İsrailoğulları'na Hz. Musa'nın "kardeşleriniz" şeklindeki hitabı, Hz. İshak'ın kardeşi Hz. İsmail'in soyuna, yani İsmailoğulları'na işarettir. İsmailoğulları'ndan gelecek olan peygamber ise ancak Hz. Muhammed (sallallâhu aleyhi ve sellem) olabilir; çünkü İsmail soyundan yalnızca Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) gelmiştir. Hz. Yûşâ ve Hz. İsa, Hz. İsmail'den değil, İsrailoğulları'ndandır.

b) Hz. Musa, "benim gibi" sözüyle Peygamberimiz'i kastetmektedir; çünkü, cihad, getirdiği kanun ve hükümler, koyduğu cezalar, cemaati arasında sözünün dinlenir olması... gibi yirmi kadar hususta Hz. Musa'ya benzeyen, Hz. Yûşâ ve İsa değil, Peygamberimiz Hz. Muhammed'dir (sallallâhu aleyhi ve sellem).

c) Hz. Musa gibi bir nebinin İsrailoğulları'ndan bir daha çıkmayacağı açıkça ifade olunmaktadır.

d) "Sözlerimi ağzına koyacağım." ifadesi, Efendimiz'in ümmî olup, okuma-yazması bulunmadığı hâlde Allah'ın Kelâmı'nı kolayca hıfzedip insanlara okuyacağına işarettir.

2. "Rab, Sina'dan geldi ve onlara Sâir'den doğdu; Paran dağlarında parladı ve mukaddeslerin onbinleri içinden geldi. Onlar için sağında ateşli ferman vardı."[4]

a) "Sina'dan gelme", Hz. Musa'ya Tûr-i Sîna'da ilâhî hükümlerin verilmesini; "Sâir'den doğma", Hz. İsa'ya İncil'in verilmesini ve "Paran dağlarında parlama" ise, Efendimiz'in Mekke'de çıkacağını ifade eder. Paran, Arapça okunuşuyla Faran, Mekke'nin eski isimlerinden olduğu gibi, Kitab-ı Mukaddes'in Tekvin bölümünde de Hz. İsmail'in Paran çölünde oturduğu anlatılmaktadır.[5]

b) İçinden gelindiği belirtilen mukaddeslerle, Peygamberimiz'in her türlü ayıptan uzak bulunan Âli'ne, Ehl-i Beyt'ine ve ashabına işaret olunmaktadır.

c) "Sağda ateşli ferman", İslâm dininde cihada işarettir.

3. "Taş, köşenin başı oldu.. ve o, gözlerimizde şaşılacak iştir... Allah'ın melekûtu sizden alınacak ve O'nun meyvelerini yetiştirecek bir millete verilecek ve bu taşın üzerine düşen parçalanacak; o da kimin üzerine düşerse onu toz gibi dağıtacaktır."[6]

a) Yukarıdaki âyette geçen "köşe taşı" Hz. İsa (aleyhisselâm) olamaz; çünkü Hz. İsa ve getirdikleri altında parçalanma, toz gibi olma meydana gelmemiş, bu, Peygamberimiz'le olmuştur. Zaten, hükmeden Hz. İsa değil, Efendimiz'di (sallallâhu aleyhi ve sellem); hükmetmek için gelmediğini söyleyen de bizzat Hz. İsa'nın (aleyhisselâm) kendisidir.[7]

b) Buhârî ve Müslim'in rivayetlerinde, Peygamberimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), kendisinin peygamberlik binasının köşe taşı olduğunu bizzat ifade etmekte[8] ve dolayısıyla köşe taşı konmakla, yani Peygamberimiz'le (sallallâhu aleyhi ve sellem) peygamberlik tamamlanmış olmaktadır.

4. "Rab, size başka bir Faraklit verecektir; ta ki, daima sizinle beraber olsun."[9]

"... O, size her şeyi öğretecek ve size söylediğim her şeyi hatırınıza getirecektir."[10]

"... Benim için o şehadet edecektir..."[11]

"... gitmezsem, Faraklit gelmez... ve O geldiği zaman günah, salâh ve hüküm için dünyayı ilzam edecektir."[12]

Yukarıdaki âyetlerde Faraklit olarak geçen kelimenin aslı Yunanca'da 'Piriklitos' olup, Arapça 'Ahmed' kelimesinin karşılığıdır. 'Ahmed', Efendimiz'in (sallallâhu aleyhi ve sellem) ismi olduğu gibi, Kur'ân-ı Kerim'de de O'nun İncil'de 'Ahmed' olarak geçtiği açıkça ifade edilir.[13] Ve burada sayılan bütün vasıflar sadece Efendimiz'de (sallallâhu aleyhi ve sellem) vardır. Kaldı ki, Efendimiz'in (sallallâhu aleyhi ve sellem) geleceğini ve vasıflarını açıkça anlatan pek çok İncil bugün elimizde mevcut değildir.

[1] Kitab-ı Mukaddes, Tesniye, Bâb: 18, âyet: 18.
[2] Kitab-ı Mukaddes, Resûllerin İşleri, Bâb: 3, âyet: 22-25.
[3] Kitab-ı Mukaddes, Tesniye, Bâb: 34, âyet: 12.
[4] Kitab-ı Mukaddes, Tesniye, Bâb: 33, âyet: 2.
[5] Kitab-ı Mukaddes, Tekvin, Bâb: 21, âyet: 21.
[6] Kitab-ı Mukaddes, Matta, Bâb: 21, âyet: 42-44.
[7] Kitab-ı Mukaddes, Yuhanna, Bâb: 12, âyet: 47.
[8] Bkz.: Buhârî, menâkıb 18; Müslim, fezâil 20-23.
[9] Kitab-ı Mukaddes, Yuhanna, Bâb: 14, âyet: 16.
[10] Kitab-ı Mukaddes, Yuhanna, Bâb: 14, âyet: 26.
[11] Kitab-ı Mukaddes, Yuhanna, Bâb: 15, âyet: 26.
[12] Kitab-ı Mukaddes, Yuhanna, Bâb: 16, âyet: 7-8.
[13] Bkz.: Saf sûresi, 61/6.