Medeniyet ve Medeni Olmak

Eskilerce medeniyet; köy, kasaba, şehir nerede olursa olsun, insanî duygu ve düşünce etrafında toplanmış ruhların, insan olmalarını idrâk şuuruyla bir arada yaşamaları şeklinde tarif edilirdi. Mâhiyet itibariyle medenileşmeye müsait olarak yaratılan insanoğlu, varlığa erdiği günden bu yana, bir ölçüde hep medenî olabilmiş ise de, onun gerçek mânâda medenileşmesi, duygu, düşünce, his ve irâde gücüyle kendini gösterdiği anlara rastlar. Vâkıa onu, sanayideki baş döndürücü muvaffakiyetleri, teknik ve teknolojik sahalardaki yenilikleri; trenleri, transatlantikleri, tayyâre ve feza gemileri; büyük şehir, geniş cadde ve yüksek binaları; barajları, dev platformları, rafinerileri ve nükleer santralleriyle medenî görmek isteyenler de olacaktır, ama; bu hususlar, insanın insânî duygu ve düşüncesiyle bütünleştiği ölçüde, onun müreffeh yaşamasına birer vâsıta olsalar bile katiyen medeniyet esasları sayılamazlar.