Tekyelerde Zikir ve Manevi Atmosfer
Tekye bazen, o derece, his ve gönüllerimizi aşan manâlarla inlerdi ki, serzâkir veya muğannînin:
"Ey tâlib-i feyz-i Hüdâ gel halkaya, gir halkaya;
Ey âşık-ı nûr-u Hüdâ gel halkaya, gir halkaya."
sözleri, her sînede yankılanır, herkes ötelere doğru bir adım daha atar gibi olur ve herkes sırlı bir vuslata çağrıldığını sanırdı.
Hemen her zaman bir serzâkirin rehberliğinde sevk u idâre edilen bu halkalar, kuşlar gibi kanat çırparak sonsuzluğa ulaşma yollarını araştırırken, halkayı teşkîl edenler ve pîr-i muğan bize hep güneş manzûmesini hatırlatırdı.. ve bunların böyle döne döne Şems-üş-şumûs'a (=güneşler güneşi) doğru yükseldiklerini tahayyül ederdik.
Sînelerden kopup gelen inanç ritimli sesler ve rikkat yüklü iniltiler dalga dalga çevreye yayılırken, en lâtif ipeklerin yırtılışını andıran incelerden ince bir letâfetle rûhlara haşyet salar geçer, sonra da ebedî yolculuğa azmetmiş kuşlar gibi gidip fezânın boşluğunda saklanırlardı. Veya biz öyle olduğunu sanırdık...
Tekye hemen her zaman, sanki ötelere seyahatin limanı ve istasyonu gibiydi.. oraya giden herkes, rûhunun kanatları ve o kanatların buudları ölçüsünde, esmâ ve sıfat âleminde gezinti yapmış ve zaman üstü bir yerlere girip-çıkmış gibi, duygularının şurasına-burasına bir kısım garip şeyler bulaşmış olma hissiyle geriye dönerdi.
Tekye, durmadan servet ve vâridâtını etrafa saçan, ikrâm duygusuyla dopdolu bir bonkör gibiydi.. müntesiplerine saçtığı uhrevî cevherlerde âdetâ bir israf manzarası sezilirdi. Öyle ki, onun bu cömertliği karşısında hiç kimse kasti mahrûmiyetten bahsedemezdi.
- tarihinde hazırlandı.