İbnü'l-Vakit Tabiri
İbnü'l-vakt olma, sâlikin, yaşadığı anın gereklerini çok iyi düşünerek, faaliyetlerini Allah nezdinde en evlâ ve en faydalı sayılan işlerden başlamak suretiyle, en küçük bir zaman parçasına pek çok iş sıkıştırarak, Hakk'ın bahşettiği imkânları, ilâhî mevhibeler adına yedi veren, yetmiş veren, yediyüz veren.. tohumlar gibi değerlendirmeye çalışmalıdır ki; bu bir mânâda ilâhî vâridât ve işaretlerin geldiği kaynağa yönelme ve istikamette aktif beklemeye geçip Hakk'a tahsis-i nazar edip, iradesini Hazreti Murad'ın iradesine tâbi kılarak vaktin ve hâlin bulunmadığı noktaları kollama demektir. Hazreti Mevlânâ, mebdei "vakit", müntehası da "lâmekan ve lâzaman aralığı olan" böyle zevkî ve hâlî bir mertebeye ki -biz buna vücub ve imkân arası mülâhazasını işaret eden "Kâb-ı kavseyni ev ednâ" (Necm, 9) makamının izdüşümü de diyebiliriz- şöyle işaret buyururlar:
Sofi ibnü'l-vakt örneğidir; sâfiye gelince o vakitten de hâlden de hâlidir. Enbiya-ı izâm, Asfiya-ı fihâm, evliya-ı kirâmın, irsal, tavzif ve tekrim dönemleri, makro planda birer kapı aralama ve ilâhî vâridlerle dünyaları şereflendirme, nurlandırma vakitleridir. Bu kudsîlerin neşrettikleri envârın istilâ ve ihâtasının genişliği ölçüsünde vakit, vakitler sultanı ve bu kutlu zaman parçasının gece gündüz çerçevesindeki dilimleri de eyyâmullah (Allah günleri) sayılmasına karşılık, onların temsil ettikleri aydınlık düşüncenin daralması, büzüşmesi, hatta yeryüzünde büyük ölçüde mahrumiyetlerin yaşanmasına da, zamanın hazana uğraması, vaktin kararması diyebiliriz.
- tarihinde hazırlandı.