Zaman ve Hadiselerin Değişimi
Hâdiseler inanılmayacak kadar hızlı cereyan ediyor, tarihten gelen bütün eski şekilleri değiştiriyor, bize ait şeyleri yıkıyor; en temiz çehreleri alıp götürüyor ve yerlerine, içlere burkuntu veren yüzler bırakıyordu. Eski kavimlerin meshine denk, böyle her şeyin makyajla değişme sürati içinde bir anda başkalaşması, o günkü nesillerin ümitlerini de beraber almış götürmüş ve onları şaşkına çevirmişti.
Onun içindir ki bizim nesil, önce kendi dünyasını hülyâ ve hâtıralarda aramaya başladı. Bir uzun bekleyiş ve tereddütten sonra da, hemen bu kül ve enkaz yığınları arasında kendi altın rüyâlarını, bu birkaç asırlık vîrâne yangınlıkta eski ümranları kurma hummasına tutuldu. Bu çöl ve bu bataklıkta kendi dünyasını kurabilmek için onu bekleyen bir sürü şey vardı: Şu birkaç asırlık canlı cenazelere Hızır çeşmesinden su getirip onları hayata döndürmek; yıllar yılı yalancı mumlarla teselli bulup avunan aldanmış ruhları, güneşlerin kol gezdiği âlemlere uyarıp yollarına ışıklar saçmak; gönüllerini yeniden îmanla donatıp sinelerinde ümit meşaleleri yakmak ve tarihin şu, en şanlı fakat mahzun, en mübârek fakat gadre uğramış, ilhad-zede, dalâlet-zede, avrupa-zede necip milletine, onun şanlı geçmişinin esasları sayıları târihî dinamikleri tanıtıp kabul ettirmek; evet, bütün bu Kaf dağından ağır yükler onu bekliyordu. O, güçlü bir inanç ve sarsılmaz bir ümitle içine sindirdiği, muhteşemlerden muhteşem tarihî mevkiini yeniden elde edebilmek için "ya devlet başa, ya kuzgun leşe" deyip bu büyük tarihî misyonu yerine getirme mecburiyetindeydi.
Zaten bundan böyle, onun cankeş ve yarım canlı olarak yaşaması da mümkün değildi. Ya kendi ruhuyla, kendi düşünceleriyle, kendi inançlarıyla var olacaktı veya tarih sahnesinden silinip gidecekti.
Aslında, bir zamanlar onu zirvelerde dolaştıran esas ve dinamikler, bütünüyle bugün de mevcuttu. Her şey onun özüne dönüp ruhuyla bütünleşmesine ve bu dinamikleri bir kere daha gözden geçirip değerlendirmesine kalıyordu ki; ondan beklenen de bu idi.
- tarihinde hazırlandı.