Tevazu’nun Anlam ve Tarifleri

Tevâzu; yüzü yerde olma ve alçakgönüllülük manâlarına gelir ki, tekebbürün zıddıdır. Onu; insanın Hakk karşısında gerçek yerinin şuurunda olup, ona göre davranması ve halk arasındaki durumunu da bu anlayış zâviyesinden değerlendirip, kendini insanlardan bir insan veya varlığın herhangi bir parçası kabul etmesi şeklinde de yorumlayabiliriz. İster öyle, ister böyle, insan tevâzu ruh ve düşüncesiyle kendini kapının alt eşiği, meskenin sergisi, yolların kaldırım taşı, ırmakların çakılı, başakların samanı kabul etmiş.. ve Alvar İmamı edasıyla: "Herkes yahşi men yaman, herkes buğday men saman" diyebilmişse, o baş, göklerde en yüce kametlerin dahi bûsegâhı demektir. Zaten, Hz. Sadık u Masdûk’a isnat edilen bir hoş sözde de: Yüzü yerde olanı Allah yükselttikçe yükseltir, kibre girip çalım çakanı da yerin dibine batırır" demiyor mu? Demek ki, büyük görünmekle büyük olma ve küçük görünmekle küçük olma ma’kûsen mütenasip şeyler.

Bazıları tevâzuu, kendinde zâtî hiçbir kıymet görmeme; bazıları, insanları, insana yakışır saygıyla karşılayıp onlarla muamelesinde mahviyet içinde bulunma; bazıları İlâhî inayetle fevkalâde bir muameleye tâbi tutulmazsa, kendini halkın en şerlisi görme; bazıları da benlik hesabına içinde beliren büyük-küçük her çeşit dahilî kıpırdanışa karşı hemen harekete geçip onu olduğu yerde boğma cehdi ve gayreti şeklinde tarif etmişlerdir ki, her birinin kendine göre hem bir mahmili, hem de tarzı telâkkisi vardır. Ancak, sonuncusu daha çok mukarrabîn ve muhlasîni alâkadar etmektedir.