Vücudiye Mesleğinin Ruh Anlayışı

Vücudiye mesleğine mensup olanların ruh telâkkileri diğerlerinden tamamen farklıdır. Bu meslek taraftarlarınca –kendi aralarındaki bir kısım farklı mülâhazalar müstesna– ruhla beden aynı şeydir.. ve her ikisi de müteâl bir tecelliyattan ibarettir. Bu cereyanın önemli simalarından biri sayılan Spinoza’ya göre, Zât-ı Ulûhiyet’le âlem –tealallahu amma yekûlûn– aynı şeydir. Bizzat mevcut ve kendi kendine kâim olandan başka hiçbir hakikat yoktur. Hakikî vücud nâmütenâhîdir ve onun nâmütenâhî sıfatları ve kevnî suretleri veya akisleri vardır.. ve mevcudatın esası da işte bundan ibarettir. Ruh da, ceset de Zât-ı Mutlak’ta birleşen birer şe’ndir.

Spinoza’nın bu mülâhazaları, ifadelerdeki küçük farklılıklarla, kendilerini "vahdet-i vücud"çu kabul ettiğimiz bazı sofîlerin vecd ü istiğrak halinde söyledikleri şeylere çok benzemektedir. Burada iki ayrı hususa dikkatlerinizi bilhassa rica etmekte fayda mülâhaza ediyorum: 1) Vahdet-i vücud mülâhazasını bir meslek, bir felsefe olarak benimseme ayrı şey, Vacib-ul Vücuda hasr-ı nazar ederek O’nun hesabına varlık ve eşyayı görmeme, duymama, hissetmeme ayrı şeydir ki, böyle bir mülâhaza netice itibarıyla gider vahdet-i meşhûda dayanır; diğerleri ise vahdet-i mevcudu (monizm) işmam eder. Monizmde, hususiyle de Hegel monizminde, metafizik tamamen dışlanmış ve cismâniyetle ruhî tecelliyat aynı şey kabul edilmiştir. Hegel’e göre -hâşâ- "Allah haricî âlemin içinde mündemiçtir. Ruhumuz, ruh-u umumînin bir parçası ve maddemiz de onun ayrılmaz bir yanıdır. Madde-kuvvet, aynı cevherin görünen şeklinden başka bir şey değildir." Neticede o da, az bir farkla, tıpkı materyalistler gibi maddeyi öne çıkararak, ruhun fonksiyonlarını ona bağlı ve onun içinde mütalâa etmektedir.