Toplumumuz Sevgi Arıyordu

İşte, yıllar ve yıllar boyu hep bu derûnî hislerle sevgi kurnalarımızı sonuna kadar açık tutarak, belli bir zaman dilimi itibarıyla kinle, nefretle, düşmanlıkla, gayzla, komplo duygusuyla kirlenmiş bir zeminde muhabbet fidelerinin çoğalıp, gelişip her yanı saracağı hülyalarına kapıldık. Aynı hülyaları bizimle paylaşan toplumun büyük çoğunluğu da;

Ses ver yiğidim, yoksa beni duymuyor musun?

Yıllar var ki, hep hayalinle oynaşıyorum;

Kalkıp geleceğin inancıyla yaşıyorum...

Ümitle ışıldayan gönlüm seni bekliyor;

Kâh göklerde uçup, kâh yerlerde emekliyor.

Her tarafta harap eller, baykuşlara bayram,

Köprüler bir bir yıkılmış, yollar yolcusuz;

Gelip uğrayanı kalmamış, çeşmeler susuz..

Tıpkı rüyalarda olduğu gibi diril, gel!

Beyaz atının üzerinde bir sabah erken;

Gözlerim kapalı ruhumda seni süzerken,

Tıpkı rüyalarda olduğu gibi diril, gel!

gibi gönülden çığlıklara ses verdi ve milyonlar, bu masmavi mefkûrenin büyüsüne kapılarak, her yerde sevgi mırıldanmaya başladı. Öyle ki, bu sevgi sağanağı zarûret ölçüsünde bir beklentiye bağlandığından, başlangıçta küçük bir iki sızıntıdan ibaretken, zamanla bir çağlayana dönüştü; dönüştü ve hemen her kesimin ümit dünyasında yepyeni bir dirilişin remzi olarak anılır oldu.