Tasavvuf Ekolünün Doğuşu

Bu arada, Hakikat-i Ahmediye'nin rûhânî yönüne daha fazla ihtimam gösteren mutasavvıfîn de, yine aynı kaynaklara dayanmak sûretiyle tasavvufla alâkalı gerçekler üzerinde durup, insanın özü, varlığın esası, insan ve kâinâtın iç dinamikleri gibi konulara dikkati çekerek, ısrarla nazarları eşyanın perde arkasına çevirmeye çalıştılar. Çalıştı ve tefsircilerin yorumlarına, hadisçilerin rivâyetlerine, fakîhlerin içtihad ve istinbatlarına; kendi riyâzatlarını, rûhî hayatlarını, kalbi tasfiyelerini, nefsi tezkiyelerini, hâsılı, dîni bir bütün hâlinde duyma, yaşama zevk ve anlayışlarını da ilâve ederek tasavvuf ekolünü geliştirdiler. Bu sayede, zâhidlerin zühdü, âbidlerin ibadeti, erbâb-ı vera'ın dînî hassasiyeti, muhlislerin incelik ve duyarlılığı, muhiblerin aşk u şevki, fakirlerin acz u fakr mülâhazası gibi ruhun aksiyonuyla alâkalı ve tamamen amelî esaslara dayalı olan İslâm'ın rûhî hayatı, ilmi bir mâhiyet alarak, kendine göre metodu, mesleği, meşrepi, mevzuu, kâideleri ve ıstılahları ile tasavvuf ilmi vücuda gelmiştir ki, bugün değişik şubeleriyle bir kısım farklılıklar arz etse de, temeli itibariyle Hakikat-i Ahmediye'nin özü, üsâresi olduğunda şüphe yoktur.