Huzur Toplumunda Hayat

Hiç şüphesiz böyle bir dünyada, tabiat daha ruhâni.. ovalar-obalar daha bir uhrevi âsûdelik içinde.. yalnızlık aynı vuslat.. her şey birbirine karşı sımsıcak ve cana daha yakın.. hisler daha derin ve duyuşlar daha bir bekâ buudlu olacaktır; atkıları ve kanaviçesi ruh ve mânâdan alınan böyle bir dünyada ömürler daha rantabl yaşanır; aşk u şevk gönüllerde birer humma gibi duyulur; her şey inanmış insanların simaları gibi parıldar ve yer yer çevreyi saran karanlıklar gözlerin karası gibi ışığın en önemli rüknü haline gelir.

Böylesine içli, hülyalı ve şevkle tüten bir dünyayı, onun ruhundaki bir büyüyle, sanki içinde bulunduğumuz bu âlemde herhangi bir yere değil de, inançlarımızın enginliğinde duyduğumuz bir ülkeye, bir saadet ülkesine, seyahat ediyor gibi yürürüz şevk ü târâbla bütün bir yol boyu.. yürürüz gönül bağladığımıza O’nun gösterdiği çizgide ve O’na ulaşma gayreti içinde. Ümitlerimizle O’na dayanarak; beklentilerimizi O’nun lütuf bahçelerinden dererek. Her şeyi olduracak, her şeye erdirecek O ise ümitsizlik de ne demek? Gül bahçesinde dikenden bahsetmek ayıp olmaz mı? Tâvusun tüyleri arasına saksağan kuyruğu sokuşturmak da niye?.

Bizler O’nun kapısında boynu tasmalı kapıkullarıyız O bizleri bu duygudan ayırmasın gayemiz de kendisini bize tanıtmasının vefa borcunu eda etmektir. Sığındığımız kapı O’nun her zaman, herkese açık olan kapısıdır. Kapının önündekilere el uzatıp, onları içeri alacak ve gönülden-sırdan geçen bir uzun yolculuktan sonra her şeyi farklı görüp, farklı duyacağımız vuslat koyuna ulaştıracak da yine O’dur.